Yıllardır elimizde mevcut bazı Meragi bestelerinin ona ait olup olamayacağından şüphelenip dururuz, bu konuya açılım getirecek bir tezimiz olmamıştır. Çünkü icra, müzik teorisi, müzikolojik bakış üçü bir araya gelmek zorundadır.
TRT nota arşivi ve koleksiyoner arşivleri kaynaklarına dayanarak Meragi’ye ait olduğu belirtilen bestelerden elde mevcut bütün notaları bir araya getirme çalışmalarında, bu müzik eserleri “tarihi edisyon kritik” edilmeksizin analiz yapılmıştır. Bu yazıda, akademi camiasında yapılan çalışmaları özetlemek niyetinde değiliz. Son günlerde üzerine eğildiğim bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Burada, Meragi’nin besteleri konusuna ışık tutacak bir kaç konudan söz edeceğim.
Meragi’nin besteleri Türk müziği tarihi ile uğraşanların mutlaka uğramaları gereken bir istasyon gibidir. Bu uzay istasyonu terkedilmiş, her gelen bir şeyleri bırakıp gitmiş, şimdi bu istasyonda bulunanlardan hangilerinin gerçekten Meragi’ye ait olduğunu çözümlemek çok zor.
İşte bu zorluğu aralayan prensiplerden bazıları M. Bardakçı’nın ifade ettiklerinde görülmektedir.
1-Meragi’den sonra yaşamış şairlerin sözlerini Meragi bestelemiş olamaz.
2- Meragi’nin kullanmadığı makamlardan Meragi beste yapmış olamaz.
Bu ikinci maddenin ölçüsü yine Meragi’nin kitaplarıdır. Çünkü Meragi (1353-1435) 1400 yılından sonra neredeyse bir-kaç yılda bir kitap yazmış, bazı yıllar bir kaç kitabı birden bitirmiş. Onun için Meragi’nin fikirlerini tam olarak öğrenmenin yolu, kitaplarını tespit edip, bütün kitapları üzerinden çalışmalar yapmak olmalıdır. Oysa kitaplarının birbirinin nüshası/kopyası olup olmadığına karar vermek için bile bir uzmanlık gerektiği ortadadır ve bunu değerlendirebilecek bir kaç kişi ancak vardır. Meragi Kronolojisi yayınlandıktan sonra, kronolojide yer almayan yeni bir kitabı bulunduğundan geçen yazımızda bahsetmiştik: Muhtasar Der İlm-i Musiki.
Meragi’nin bulunan bütün kitaplarına genel bir bakış attığımızda aynı makamlardan söz etmekte olduğunu söyleyebiliriz. 1400-1435 yılları arasında kitaplarını yazmış. 35 yıl aynı makamları yazmış. O halde bu kitaplarında bahsettiği makamlarda beste yapmış, bahsetmediği makamlarda beste yapmamış olmalı değil mi?
Meragi’nin elde mevcut eserlerinin tamamı incelenmemiş olsa bile, çoğunluğu incelenmiştir. 12 makam, 6 avaze ve şubeler dediği bir sınıflandırma ila makamları ele almıştır. Makamlar ve avazeler Urmevi’nin makam ve avazeleri ile aynıdır, sadece sırası değişiktir. Eserlerinde aşağıdaki makamlardan söz ettiği anlaşılmaktadır, alfabetik sırayla verilmiştir:
Aşîran (aşîransagir ve aşîrankebir), bestenigar, buselik (m), büzürk (m), çargâh (çargâhmahur, çargâhrekib, çargâhhara-nevruz ), dügâh, eviç, gerdaniye (a), gevaşt (a), hicazi (m), hicaziarab, hisar, huzi, hümayun, hüseyni (m), ırak (m), ısfahan (m), ısfahanek, mahur, maye (a), muhayyer, müberka, neva (m), nevabuselik, nevruzarab, nevruzasl (a), nevruzbayati, nevruzhara, nihavend, niriz (nirizsagir, nirizkebir), nühüft, pençgâh (pençgâhasıl ve pençgâhzaid), rahevi (m), rast (m), rekib, ruyiırak, saba, segâh, segâhzavili, selmek (a), şehnaz (a), uşşak (m), uzzal, zavili, zengule (m), zirefkend (m). (Bk. Uslu, Meragi’den II. Murad’a Müziğin Maksatları, 2015, s. 45 vd).
Meragi’nin bestelerini öğrendiğimiz kaynaklar ise ya eserlerinde verdiği besteleri veya kitap sonlarına yaptığı besteleri hakkındaki bilgiler veya güfte mecmualarıdır. Henüz kapsayıcı bir çalışma yapılmadığı için onun dönemine en yakın güfte mecmualarında verilen bilgilerden yararlanabiliriz. Onun dönemine en yakın güfte mecmuaları XV-XVI. Yüzyıllarda yazılmış güfte mecmualarıdır.
XV-XVI. Yüzyıl arasında tespit edilen güfte mecmuaları: NO 3135 (Nuruosmaniye mecmuası), Şems-i Rumi, Ox. 127-128 güfte mecmuaları incelemeye alınmıştır. Bunlara XVII. Yy ilk yarısına ait Derviş Mehmet’in güfte mecmuasını (Süleymaniye Ktp, no. 1002) ilave edebiliriz.
Bu mecmualardan ilk anılan NO 3135 mecmua, 1422-25’lerde yazılmış bir güfte mecmuasıdır, içinde Meragi’nin anmadığı hiçbir makam yoktur, “nevamaye” birleşik makamı “neva” ve “maye” makamlarının Meragi tarafından bilindiğini kabul edersek, dolayısıyla bu eserde bulunan bütün makamlar Meragi’nin bildiği makamlardı. Bu güfte mecmuası aynı zamanda Meragi hayatta iken yazılan bir güfte mecmuasıdır.
Şems-i Rumi güfte mecmuasının 1452 veya daha sonraları yazılmış olması muhtemeldir. Onun Mecmua-i Güfte’si Fatih Döneminde Musiki ve Musikişinaslar (İstanbul 2007) adlı kitap içinde tıpkıbasım olarak yayınlanmıştır. Mecmuada hem “Hace” hem de “Hace Abdülkadir, Üstad-ı Cihan” gibi tanımlamalarla Meragi’nin bestelerine yer verilmiştir.
Oxford 127-128 güfte mecmuası üzerinde M. Nuri Parmaksız doktora tezi yapmaktadır. Onun tespitlerine göre tahminen 1520’lerde yazılmış kabul edilebilir. Bu güfte mecmuasında da “Hace, Hace Abdülkadir” gibi isimlerle Meragi’nin besteleri kaydedilmiştir.
Bestelerin sahiplerini bazen “Hace” diye kaydetmeleri, başka “Hace”lerle karıştırılıp karıştırılmamış olduğu sorgusunu akla getirmektedir. Meragi’nin besteleri konusundaki ilk şüphe budur.
Kayıtlar üzerindeki ikinci şüphe makamlar konusudur. Şems-i Rumi’nin güfte mecmuasında “Hace Abdülkadir”e ait olduğu belirtilen bestelerden “acem, hazzan, sünbüle” makamları Meragi’nin kitaplarında geçmemektedir. Bunlara ilave olarak bestesi kaydedilmiş olan “rekbinevruz”, Meragi’nin kitaplarında birleşik makam olarak geçmemekle birlikte, “rekb” ve “nevruz” makamlarını bilmesinden dolayı ona ait kabul edilebilir.
XV ve XVI. Yüzyıla ait güfte mecmualarındaki bilgilere ek olarak henüz yeterince incelenmemiş Derviş Mehmet’in güfte mecmuasını kabaca değerlendirirsek, Meragi besteleri hakkında şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor:
NO, Şems-i Rumi, Ox. 127-128, Derviş Mehmet güfte mecmualarında ister “Hace” veya ister “Hace Abdülkadir” adına kayıtlı bazı bestelerin Hace Abdülkadir Meragi’ye ait olamayacağı anlaşılmaktadır. Özellikle “acem, acemaşiran, hazan, kürdi, nevasünbüle, nevruzacem, nişabur, sünbüle” makamlarında bestelerinin olması mümkün görünmemektedir. Ox ve Şems-i Rumi güfte mecmualarında görülen “acem, acemaşiran, hazan, kürdi, nevasünbüle, nevruzacem, nişabur, rekibnevruz, sünbüle” makamlarındaki besteler, bu makamların Meragi’nin eserlerinde yer almaması sebebiyle onun adına uydurulmuş besteler diyebiliriz. Doğrusu Müzikolojik olarak bu bir gerçek olsa bile inanmak zor görünüyor.
Makasıd tercümesinde Meragi besteleri konusuna bir parça değinilmiş ise de (Uslu, Meragi’den II. Murad’a Müziğin Maksatları, s. 29-30) günümüze gelen bestelerin tarihi arka planı kaynaklara göre çıkarılmaya çalışılmıştır. Orada sunulmaya çalışılan listede büyük bir çoğunluğunun rast olmak üzere segah, acem, mahur makamlarında bestelerinden söz edilmektedir. Bu makamlardan sadece “acem” makamı konusunun buradaki yaklaşımla şaibeli olduğu anlaşılmaktadır. Elde mevcut bestelerden yola çıkılarak hareket edilince XVII. Yüzyıl kaynaklarında acem makamındaki eserin Hace Abdülkadir’e ait olduğu kayıtlara girmiş olduğu görülür. Dolayısıyla oradaki listede görülen “acem” makamındaki beste XVII. Yüzyılda zaten Meragi’ye ait olduğu kabul edilmişti. Dikkat ederseniz Meragi’nin makamlarında “Arab” var, ama “Acem” kelimesi hiç yok. Neden acaba?
Meragi’nin eserlerinden yola çıkarak, eserlerinde anmadığı makamlarda besteleri olamayacağını söylesek, böyle bir sonuç çıkarımında bulunsak nasıl olur?
Bu yöntemle Meragi’nin ölümünden sonra uydurulmuş besteleri kolayca ortaya çıkarabilir miyiz?
Diğer taraftan 1435’te yazılmış Perde Transkripsiyon tablosu var. Geçen yazılarımızdan birinde yayınlamıştık. Meragi öldükten bir yıl sonra Anadolu’da yazılmış. Yani biz bu perde adlarını Tebriz, Bağdat, Herat üçgeninde yaşayan ve Herat’ta ölen Meragi’nin bilmediğini iddia edebilir miyiz? Çünkü bu perde adları eserinde geçmiyor.
Hem makamlar hem de perdeler olmak üzere iki konu ile karşı karşıyayız.
Doğrusu bu tespit bir gerçek olsa bile inanmak zor görünüyor.
Ancak konu henüz bitmedi, bir de usuller konusu var. Meragi, anmadığı usullerde beste yapmış olabilir mi? Hadi bu konuyu, yani usulleri yorumlayarak geriye irca’ edebiliriz diyelim.
Haftaya Safiyyüddin Urmevi’nin makamları.
Recep USLU