Müzikolojinin çözmesi gereken problemlerden biri, hangi eser kime aittir? Türk müziği tarihini bilimsel olarak masaya yatıran Rauf Yekta’dan başlayarak bir çok araştırmacı bu konularla ilgileniyorlar. Fakat metod meselesi önemli. Nasıl yapmalı, nasıl çözümler bulmalı. Bütün problemlerle bir kişinin ilgilenmesi mümkün değil. Rauf Yekta’yı tanıyamadım ama Ethem Ruhi Üngör’ü tanıdım. Bana yüzlerce makalesinin olduğundan bahsetti. O ve onun gibi bir çok üstad birer örnektir. Bu problemlerin birden bire çözülmesini de beklememeliyiz ama gelişmeleri iyi takip etmeliyiz.
Bugün bir problemi ele alacağım. Müzik külliyatımızda/repertuvarımızda/dağarımızda kayıtlı “Muhayyer Ağır Çember, Vakt-i Subh Oldu” beste kime aittir. Hafız Post’un mu? Nane Ahmed’in mi? Her ikisi de XVII. yy bestecisi. Bu konuyu işlemek fikri nerden çıktı önce onu açıklıyayım.
Yalçın Çetinkaya “Müziklerarası” adını taşıyan bir TV programı yapıyor, başarılı bir program. TRT Müzik kanalında her Pazar saat 13.00-14.00 arası yayınlanıyor, zaman zaman Türk müziği, zaman zaman Batı müziğini çağdaş dönemlerle yüzyıllara göre anlatıyor. Yalçın Tura, Nuri Özcan, Nilgün Doğrusöz, Şehvar Beşiroğlu, M. Doğan Dikmen, Rengim Gökmen gibi çeşitli uzmanlar; konservatuvar öğrencileri sunum ve bilgilendirmelerde bulunuyorlar.
Programların birinde bestekar Nana veya Nane Ahmet Çelebi anlatıldı. Bilgi verilirken “Vakt-i subh oldu pür olsun kuşe-i meyhaneler” diye başlayan muhayyer ağır-çenber bestesinden söz edildi. Kendisinin bilgisine başvurulan Doğan Dikmen bu beste hakkında “Rauf Yekta Darülelhan Külliyatı'nda bu eserin Hafız Post’a ait olduğunu kaydetmiştir” diyerek beste hakkındaki şüpheden bahsetti, sonuçta bu eser çalınmadı.
Geçen yazımda Itri hakkında 1898 yılından 2016 yılına kadar bir çok araştırmacının katkıda bulunarak hayatı hakkında gelinen noktayı özetledim. Itri haftası dolayısıyla yeni şeyler söyleyenleri özetledim. Türkiye’de yeni şeyler söyleyenler var, yanlışlardan ayıklayarak onlara zaman zaman kulak verilmelidir. Çömlekçizade’nin bir eserini TRT arşivinde Itri’ye ait yanlış olarak kaydedilmiş olduğunu geçen hafta yazmamıştım. Tarihi hataları müzikologlar çözümlemeli, icracılar düzeltmelidir.
Yeni olduğu için pek bilinmeyebilir, Hafız Post hakkında Mehmet Söylemez bir doktora tezi yaptı (2016 Mart). Bu konuda bir de ona bakalım. Bu tezde yer alan bilgilerden de yararlanarak kronolojik olarak sonuca doğru yola devam edelim.
Muhayyer ağır-çenber, bu eser Nilgün Doğrusöz’ün doktora tezinde görüleceği üzere 1660 yıllarında yazılmış olan Hafız Post güfte mecmuasında Nane Ahmet Çelebi’ye ait kaydedilmiştir. Nasıl oluyorsa 1757-1767 yılları arasında yazıldığı anlaşılan Yrd.Doç.Dr. Erdal Kılıç’ın doktora tezi yaptığı Hekimbaşı güfte mecmuasında bu eser Hafız Post’a ait kaydediliyor. Söylemez’in tezinde aktardığı gibi bu intikal 1898 yılında Nuri Şeyda’nın yayınlanan makalesinde Hafız Post’a ait olarak klasik musikimizin şaheserleri arasında anılıyor. 1900 yıllarında yayınlanan Ahmet Avni Konuk’un Hanende adlı güfte mecmuasında da Hafız Post’a ait olduğu yayınlanmış. Mehmet Söylemez, Muhayyer ağır-çenber besteyi 2016’da bitirdiği doktora tezinde önce Hafız Post’un besteleri listesinde anmış, daha sonra “Hafız Post’a mal edilmiş olabilir” diyerek bir ihtimalden söz edip eserin notaları hakkında da bilgiler vermiştir. Bu durum konunun açıkça anlaşılmasını engellemektedir. Bu beste Hafız Post’un mu, yoksa Hafız Post’a mal edilmiş midir?
Anlaşılan Mehmet Söylemez bu bestenin 1660 yıllarında yazılmış olan Hafız Post’un güfte mecmuasında Nane Ahmet Çelebi’ye ait kaydedilmiş olduğunu gözden kaçırmış ve ondan yaklaşık 100 yıl sonra yani 1767 yıllarında yazılmış Hekimbaşı güfte mecmuasından itibaren aktarılan meşk sistemine güvenmiş olmalı.
Yani Hafız Post, güfte mecmuasına yanlış mı kaydetmiş? Makamı, usulü, sözleri aynı olan bir eseri. Veya bir başka soru Hafız Post adı onca eserin içinde niçin bu eserin bestecisi olarak karışmış?
İşte bunun gibi diğer isim karışıklıklarını çözmek için, besteci karışıklığı yaşayan onlarca bestenin sahibini bulmak için kaynaklardan elde edilen bilgi analiz metodunun iyi uygulanması gerekmektedir. Hiçbir tarihi veri gözden kaçırılmamalıdır, ve her tarihi bulguya gerektiği hakkı vermelidir.
Bu karışıklığın sebebi Hafız Post’un bu eseri meşk ile öğretmesinden kaynaklanmaktadır.
Nane Ahmet Çelebi 1686’da, Hafız Post ise ondan sekiz yıl sonra 1694’te ölmüş.
Nane Ahmet Çelebi hakkında henüz akademik bir araştırma yapılmadığı için doğum tarihini bilemiyoruz, ama Hafız Post’un doğum tarihi 1620’ler olarak tahmin edilmektedir. Ölüm tarihine bakarak Nane Ahmed Çelebi’yi yaşca büyük sayabilir, ve Hafız Post’a müzik eseri meşk ettirdiğini söyleyebiliriz ama yaşıtta olabilirler. Her halükarda Hafız Post eseri sonradan öğrenmiş, ama eserini yazdığı 1660 yıllarında Nane Ahmet Çelebi hala hayatta imiş, dolayısıyla Hafız Post “Muhayyer Ağır Çember, Vakt-İ subh oldu” eserini bestecisi hayatta iken kaydetmiştir.
Meşk ile öğretmek, eserin sahibi olmayı gerektirmiyor. Meşk sırasında sonraki müzik eğitimcisinin adının karışması, eseri öğrenen kişilerin daha sonra ders aldıkları kendi hocalarına mal etmesinden kaynaklanıyor. Bunun için kesin bir meşk zinciri tespit etmek mümkün değilse de, kaynakları doğru değerlendirmekle bir parça çözüm mümkün olabiliyor.
Geriye bir tek şey kalıyor: Bu eser birebir Nane Ahmed Çelebi’nin mi? Onu kimse bilmez, bilemez. Ama Tasnif ve Tespit heyetinin bir şeyleri gözden kaçırmış olduğu belli olduktan sonra eldeki eser sahibine yani Nane Ahmed Çelebi’ye iade edilmelidir.
Tıpkı, muhayyer ağır-çenber beste gibi:
Vakt-i subh oldu pur olsun kuşe-i meyhaneler/ Âfitâb-âsâ tulû itsün yine peymâneler.
Beste, meşk ile eserin günümüze ulaşmasını sağlayan Hafız Post’un yazdığı gibi Nana Ahmet Çelebi’ye aittir. Darülelhan ne yazarsa yazsın. Hanende ne yazarsa yazsın, tarih kaynakları böyle gösteriyor. Suphi Ezgi arşivinde de böyledir, ama nedense Hafız Post güfte mecmuasını gördüğünden bahsetmiyor. TRT arşivinde 10.920 numarayla Nane Ahmet Çelebi’ye kayıtlı ise bırakın olduğu gibi kalsın, doğru bilgileri yanlışları ile değiştirmeyelim.
Biz Klasik Musiki Dönemi’nin ünlü hanendesi ve bestecisi, güfte mecmuası yazarı Hafız Post’tan daha mı iyi bileceğiz?
Recep Uslu