Biliyorum daha önce belirttiğim gibi “gelecek yazı, müzikoloji yapılanması” hakkında olacaktı, yine öyle olacak ama sonraya kaldı.Bugün daha önceki bir yazımla ilgili bir ileti aldım, aynen yayınlıyorum:
“Sayın Recep Uslu,
‘Müzikle tedavi olunur mu?’ başlıklı yazınızı tesadüf eseri gördüm. Müzik terapiyle ilgili düşünceleriniz beni oldukça şaşırttı. Müzik terapi dalında akademik çalışmaları uygulayan araştıran yönlendiren ve öğreten bir akademisyen olarak paylaştığınız makaleyi son derece üzücü buldum.
Müzik terapinin temeli koca karı bilgilerinden değil tamamen tıp biliminin bilgilerinden kaynaklanır. Tıp eğitimi psikoloji eğitimi almamış bir terapist müzik terapisti olamaz. Daha doğrusu müzik terapisti olmak için hem müzisyen olmak hemde psikoloji eğitimini tamamlamak gerekir. Bir konuda haklısınız maalesef Türkiye’de bunun şarlatanlığını yapan makamları sanki hastalıklarda alınması gereken hap gibi halka gösteren ve yanlış yönlendiren müzik terapi eğitimi almadan bu konuda para kazanan müzisyenler mevcuttur. Ama bildiğiniz gibi her yeni bilim dalı bu süreçten geçmiştir. Yurt dışında eğitimini tamamlamış müzik terapi uzmanları arttıkça müzik terapinin tıp alanında ne kadar önemli bir yeri doldurduğu anlaşılacaktır.
Müzik terapi ruh beden zihin sağlığı ve rehabilitasyon uygulamalarının müzik aracılığı ve diğer sanatların da yardımıyla gerçekleştirilmesidir. Dünya’da tıp dalında ispatlanmış ve hastahanelerde tedavi metodu olarak kullanılmakta olan bir bilim dalıdır. Vücudumuzda beyin hücreleri dahil işlevliğini yitiren bölümleri yeniden onarma özelliğine sahiptir. Günümüzde nöroloji uzmanları yıllardır yürüyemeyen konuşamayan hastaları müzik terapi metodlarıyla iyileştirebilmektedirler. Türkiye’nin en kısa zamanda diğer ülkeler gibi Yaratıcı Sanat Terapileri akademilerini başlatması gerekmektedir. Akademisyenlerimizden akademik seviyedeki müzik terapi çalışmalarına destek vermelerini ve üniversitelerinde bu programın başlatılması için çaba harcamalarını temenni ediyorum. Saygılarımla.
Prof. Dr. Ayla Varol Clark, Music Psychotherapist, USA”
Sayın Ayla Varol Clark, öncelikle dikkatiniz ve hassasiyetiniz için teşekkür ederim.
Yazımın başlığı “Müzikle tedavi olur mu?”. Yazımın başlığında görüldüğü gibi, ayrıca yazının ilgili bölümünde görüleceği gibi, yazım bir konuya dikkat çekmek için ve tartışmaya açmak içindi. Özellikle Müzikoloji programı içindeki konumunu sorgulamak için akademisyen arkadaşlarımın ne düşündüklerini daha geniş platformda ele almak istedim. Tartışmaya açmak istedim. 2011 yılında Müzikoloji bölümünü kurmak üzere davet edildiğimde, Müzikoloji çatısı altında olması gereken dersleri planlarken, “Müzik Terapi” dersinin bir müzikoloji lisans programında yer alması gerektiğine karar vermiştim. O zaman gerekçelerini yazdım. Türkiye’de başka hiç bir üniversitenin Müzikoloji Bölümünde böyle bir ders yokken, ben bu derse programda yer verdim, İTÜ TMDK 2015 yılı I. Müzikoloji Çalıştayı yayınında görüleceği üzere, ilk olma özelliğini taşıyor. Öncelikle sizinle aynı hassasiyeti paylaştığımı belirtmeliyim.
Şu tespitlerinize katılıyorum. Müzik terapi konusunda temelleri belirlemişsiniz:
“Tıp eğitimi psikoloji eğitimi almamış bir terapist müzik terapisti olamaz. Müzik terapisti olmak için hem müzisyen olmak hemde psikoloji eğitimini tamamlamak gerekir. Terapi ruh beden zihin sağlığı ve rehabilitasyon uygulamalarının müzik aracılığı ve diğer sanatların da yardımıyla gerçekleştirilmesidir”.
Müzik terapi merkezleri gibi, dünyada bu konuda önemli sayıda literatür var. Bu literatürün bir edebiyat alanı türü olan “roman” literatürü gibi olup olmadığını ise bilmiyorum. Onun için konunun uzmanı olarak gördüğüm doktorlara soruyorum. Bir Müzik Terapisti olarak pek çok kişi sizin gibi duyarlılık göstererek bir şeyler yazabilir. Fakat bir akademisyen olarak, bir konuda çok ses çıkması, bilimde o konunun “hak/gerçek/doğru” olduğunu göstermeyeceğini çok iyi bilirsiniz. İnanın ben de Müzik Terapisti olmak istiyorum. Fakat eğitim için çizilen yol çok uzun (bu konuyu istenirse daha da açabilirim) ve bu konuda eğitim veren yerler bulmak da kolay değil. Okuyucularımı sıkmamak için kısaca şunu söyleyebilirim: Diğer “terapi”ler gibi ben de Müzik Terapisine inanıyorum. Ama bir akademisyen olarak benim inanmam konunun bilimsel olduğunu göstermeye yeter mi?
Yazımda yer alan bazı kelime ve cümleler, sizin de belirttiğiniz cümlelerle birlikte bir araya getirilirse sanırım ortak fikirlerimizi ifade etmiş olurum: Sözlerim bir taraftan müziği “hastalıklara hap gibi halka gösteren ve yanlış yönlendiren müzik terapi eğitimi almadan” müzik terapi eğitimi yapanların olduğuna parmak basmak ve hem de gerçek Müzik terapi konusuna dikkat çekmek;diğer taraftan Müzikoloji içindeki yerini sorgulamak içindi. Aslında birinci kısımın tam da benim yazımın dışında olduğunuşu cümleyle belirttim: “Buradaki sözümüz “müzikle terapi” yapanlara değildir, daha çok Müzikoloji içindeki konumunu değerlendirmeye yönelik bir fikir jimnastiği amaçlıdır”. Yoksa sizin de rast makamının veya Mozart’ın beşinci senfonisinin hangi hastalığa iyi geleceğini, yanında hangi vitaminleri almamız gerektiğini söylemeyeceğinizi anlıyorum.
Elde yazılan müzikle tedavi kitaplarında görülen bilgilerle konuya yaklaştığımızda “koca karı”* bilgilerine yer verdiklerini görüyoruz. Bu bilinen bir gerçek. Eğer bu tür bilgilere tarihin bir parçası diyerek aktarılıyor ise ki genellikle öyle değerlendirip okuyorum, bu normal görülebilir. Fakat bu kısımlar eleştiri mantığıyla anlatılmadığı için “müzik tedavinin temeli koca karı bilgilerinden” ibaret gibi görünüyor. Müzik Terapi’nin bilimsel uygulamacıları ve yazarları tarafından bu tür bilgilerin eleştirilmesi gerekmez mi? Müziğin terapideki kullanımına eleştiriler yok mu? Müzik terapi eleştirilmeyen bir alan mı? Müzik terapi kitaplarının bu tür eleştirilere de yer vermeleri gerekmez mi? Bununla birlikte Müzik Terapi hakkında yazdıklarımı savunacak bir “Tıplı doktor” olsa da olmasa da “benim alanım değil” deyip ifadelerimi saygıyla düzeltebilirim.
Yazımın dışında kalan kısımlara, sizin belirttiğiniz kelimelerle “Müzik terapi”ye yapılan eleştiriler, “tıp dalında ispatlanmış” olup olmadığı, “hastahanelerde tedavi metodu olarak kullanılmakta olan bir bilim dalı” olup olmadığı; “vücudumuzda beyin hücreleri dahil işlevliğini yitiren bölümleri yeniden onarma özelliğine sahip” olup olmadığı? Hangi müzikal sesin bu onarmayı yaptığı? “yıllardır yürüyemeyen konuşamayan hastalara müzik terapi metodları” uygulandığında her zaman aynı sonuçların alınıp alınmadığı? Bu terapilerin ilaçsız, salt “müzik terapi” olduğunun iddia edilip edilemeyeceği? Yoksa sadece bazı hastalarda mı iyileşme durumu görülüyor? Sonuçların yayınlandığı somut örnekler var mı? Müzik değilde eğitmenin terapi yeteneğinin veya hastaya verdiği güven ve ümit duygusunun hastanın iyileşme sürecindedaha etkili olup olmadığı? Bir okuyucumun dikkat çektiği gibi “Tıp eğitimi almamış” kişilerin “Müzik terapi” dersi verip veremeyeceği? gibi akla gelebilecek pek çok sorular ve cevapları, Müzikoloji dışında, daha çok “Müzik Terapi” alanında çalışanların ilgilenmeleri gereken bambaşka bir alan diye düşünüyorum.“Müzik terapi” konusunda bilgilendirme “Disiplinlerarası Müzikoloji”veya “Müzikopsikoloji” veya Müzikoloji programında bulunan uygun bir derste yapılabilecek bir bilgi aktarımı olarak yer alacaktır. Bu bilgilendirme ile donanımlı Müzikoloji mezunu isterse, kendisini Müzik terapist olarak eğitmeye devam edebilir. Ancak salt müzik terapi gören bir hasta öldüğünde, ihmalden veya ölüme sebebiyet vermekten sorumlu kim olacak? Müzik terapi dersi aldım diyerek insan ölümüne sebep olmuş, hapse girmiş bir müzikolog mezunu olsun istemiyorum.
Son temenninize katılıyor ve özellikle sağlık bilimiyle uğraşanlar tarafından “akademik seviyedeki müzik terapi çalışmalarına destek verilmesini ve üniversitelerde bu programın başlatılması için çaba harcamalarını temenni ediyorum”. Böyle bir akademik çalıştayda ve çalışmalarda müzikoloji akademisyenleri ellerinden gelen desteği verecektir.
Bir müzisyen için “Müzik terapi” çok cezbedici bir kelime, öncelikle kendisini gösterebileceği bir pazar bir sahne demektir, ticaret demektir (Okuyucum dikkat çektiği için belirteyim, müzik bu yöntemle “sevdirme ve pazarlama taktiği” olarak kötü durmuyor aslında, sorun, olayı bu kelimelerle ifade etmeye alışkın olmamamızda olabilir mi?). Diğer taraftan Müzik terapi bir döneme, bir derse sığdırılamayacak kadar ciddi bir konu olarak görülebilir. Nitekim yazınızı “Yaratıcı Sanat Terapileri Akademileri”ne dikkat çekerek bitiriyorsunuz. Yani bu iş bir dönemlik dersle olacak iş değil. Öyle ise Müzikoloji bölümünde bir derse sığdıramayacak isek, kaç dönemlik ders olmalı? Dört dönemlik ders olursa, müzikoloji bölümü amacından sapmış olmaz mı? Müzikolojide böyle bir ders lüks kaçmaz mı? Böyle bir derse,uygulama yapan Tıp doktoru, Konservatuvarın Müzikoloji Bölümünde zaman harcar mı? Bunlar dışında birçok istihdam sorunlarını ifade etmek mümkün.
Yazımda belirttiğim gibi, benim açımdan "Müzikoloji lisans dersi mi? Yüksek lisans dersi mi olmalı, yoksa hiç mi olmamalı?" gibi problemler birincil derecede önemlidir. Her akademisyen takdir eder ki bu konuda realist olmak gerekir. Müzik bilenler, Müzik Terapi eğitim merkezlerine gidip, müzik terapisti olsunlar, itirazımız olamaz; müzik terapi yapsınlar, gönlümüz her zaman toplumu rahatlatacak,sağlığına kavuşturacak aktivitelerden yanadır. Bunun adı ister “Sanat terapi”, ister “Ses Terapi veya Müzik terapi”, isterse “Psikoterapi” veya “Nefes terapi” olsun.
Recep USLU