Genel olarak müzikle ilgilenen farklı bilimlerin oluşu, kendisini ön plana çıkaran her farklı yaklaşımın farklı adlarla kurumlaşması, müziğin bilimsellikte ve siyasi yönetimde etkisini azaltmaktadır. Bu da müzikle ilgilenenlerin seslerini duyurmakta yeterince etkili olamamaları anlamını taşımaktadır.
Şimdi burada uzun uzun nasıl teşkilatlanmalıyız gibi bir konuyla karşınızda olmak istemiyorum. Bunun için yeterince yazdım. Bana beni dinleyecek kulak lazım.
Bu köşede akademisyenlerin problemleri konusuyla ilgili yazı yazmak istedim ama,toz duman seçim atmosferi içince dinleyecek bir kulak bulamayacağımı düşündüğüm için yazıp yazmamak üzerinde tereddüt içindeydim. Konuyla ilgili yıllardır yazan Göktan Ay başta olmak üzere, Yalçın Çetinkaya, Savaş Barkçın gibi bir çok yazar var. Köşe yazılarından, akademik çalışmalara pek çok şey ortaya konuyor.
Önce Ayhan Sarı’nın bu seçim atmosferinde partilerin seçim bildirgelerinde müziğin ne kadar yer aldığını sorgulayan 04 Mayıs 2015 tarihli yazısını okuyun. Sonra Göktan Ay’ın yazısını.
Bugün, yani 20 Mayıs 2015 tarihli internethaber.com’da İTÜ Öğretim üyelerinden Yrd.Doç.Dr.Göktan Ay yeterince duygu ve düşüncelere tercüman olmuş, güzel bir köşe yazısı ile akademisyenlerin problemlerinden önemli bir kısmını dile getirmiş. Yabancı dil probleminden, yabancı delegeler karşısında akademisyenlerin açıklamakta zorluk çektikleri akademik ilerleyiş sıkıntıları ve benzeri problemler, çözüm önerileri. Bakalım hangi siyasinin kulağı bu konuya delik. Bildiğim kadarıyla akademisyenlerin yabancı dil konusu 15 senedir dile getirilmiştir, geçenlerde kaybettiğimiz dünyaca ünlü Oktay Sinanoğlu bu konuyu hassasiyetle yazmış, ve bugün hala bu konu yazılıyorsa 15 senedir bir siyasi çözüm bulunamamış,bulunmuşsa önemsenmemiş, önemsenmeyince çözülememiş demektir.Sonuç itibariyle problem hala var. Hala bilim adamı adına özgür ülke değiliz. Kendi kültürünün bilim adamını takdir etmek için Türkçe’yi yeterli görmüyoruz. Türk Dili,TürkEdebiyatı, Türk Tarihi, Türk Halkbilimi, Türk Halk edebiyatı, Türk Müziği için İngilizce şartı?
Siyasi ve sosyal etki oluşturmak için dernekleşmenin önemini yıllardır söyleyen ve hatta takipçisi olan Göktan Ay, pek çok derneğin adına gönüllü temsilcilik yapar. Fakat ben inanıyorum ki, onun bu temsilciliğine diğer müzikle ilgili kuruluşlar da destek verse daha başarılı olunacaktır. Müzik adına çekişmeler bir kenara bırakılmalı.
XX. yüzyıl başlarında Amerika’da ilk müzikoloji dernek temsilcileri çoğunlukla ikinci dünya savaşının ardından Almanya başta olmak üzere Avrupa’dan Amerika’ya göç eden bilim adamları tarafından kurulmuş, Amerikan müzikolojisine yön vermişlerdir. 1940’ta başlayan dernekleşmeler, önce müzikoloji bölümlerinin kurulmasına öncülük ettiler, ardından kurulan “Americanmusicologysociety” gibi dernekleşmelerle ülke kültür politikası üzerinde 1960’lara kadar etkili oldular. 1960 etkilerinin en güçlü olduğu yıl oldu. Çünkü diğer müzikleri yasaklar bu yılda yenilendi. Kızılderili müziği yasaklandı. Bu müzik yasaklama hareketinin diğer ülkeleri de etkilediğini söylemek mümkündür. Daha sonra müzik adına değil, klasik müzik adına hareket eden müzikoloji 1970’lerde gücünü kaybetti. Güç bu harekete karşı olan popüler müziğe geçti. Evet ilk tepkilerden biri olan popüler müzik hareketi 1960’larda başladı ve gittikçe güçleri arttı ve 1970’lerde bütün ülkeleri salladılar. Konunun ticari boyutunu yakalayan popüler müzik daha kârlı olduğu için müzik piyasası iş adamları ve eğlence dünyası tarafından desteklendi. Bugün popüler müziğin gücünün önemli bir kısmı bu ticari destekten gelmektedir. Diğer taraftan, klasik müzik taraftarı olan müzikoloji bilimine karşı, etnomüzikoloji bölümlerine destekler çoğaldı. Müzikolojinin taraf tutmasının hatalı tutumu zamanla hem müzikoloji bilimine hem de kendi çizgisine zarar verdi. Müzikolojinin olması gereken çalışma alanı farklı bilim dalları tarafından kapışıldı. Başlangıçta “primitiv müziği/ilkel müziği” inceleme alanını kendisine araştırma alanı olarak kabul eden etnomüzikoloji, zamanla müzikolojinin bu kirlenmişliğinden yararlanarak kendisine daha masum bir çalışma alanı tanımladı: “Batı müziği dışındaki müzikler”. Çalışma alanını değiştirmedi, çalışma alanını yeniden tanımladı. Primitiv müzik söyleminden vaz geçti ve müzikolojiyi sadece Batı müziğine mahkum etmeye kalktı. Bu bir stratejidir, bilim değildir. Müzikoloji ilk tanımında olduğu gibi, bugün de “müziği araştırma alanı olarak gören bilim dalıdır”. Bu tanıma uygun olarak sadece Batı müziğini araştıran bir bilim alanı değildir, sadece Batı müziğini araştırmaya mahkum edilmemelidir. Nitekim katıldığım bazı müzikoloji sempozyumlarındamüzikolojiyi geniş anlamda değerlendiren Avrupalı bilimadamlarının farklı konularda bildiriler sunduklarını gözlemledim. Uluslararası bir müzikoloji bilimi anlayışının yaygınlaşması, insanlığın geleceği için önem taşımaktadır.
İşte bütüncül bir bakış açısıyla “müzikoloji” hakkında yazdığım ilk yazıyı özgür ansiklopediye yazmıştım (Yıl 2000-2001). Bugün itibariyle 15 yıldır yazdıklarım online aynen duruyor. Çok az değiştirilmiştir, değiştirilen yerler ise şahsımla ilgili kaynak gösterdiğim cümlelerdir. Pek çok online site tarafından da kopya edilmiştir. On beş yıldır Türkiye “müzikoloji”yi benim tanımımla öğreniyor. Değiştirilmemesi, gurur verici (Bugün itibariyle değiştirilse de). Ancak bu özgür ansiklopedi ve yüzlerce okuyucusunun on beş yıldır beni takdir ettiği gibi, devletimin de bir bilim adamını takdir etmenin yolunu bulabilmesini isterdim.
Örgütleşme müzikoloji için de önemlidir. Böyle bir dernekleşmede her müzik alanının eşit temsil hakkı olması gerektiği işin sonraki aşamalarıdır. Prof.Dr. Feza Tansuğ bir zamanlar “müzikoloji” derneğinin başkanı idi. Derneğin feshedilme kararı toplantısında ben de vardım. İlk defa katıldığım bu “Müzikoloji Derneği” toplantısında, ben derneğin feshedilmemesini istedim. Feza Bey o zaman derneği bana teklif etti. Dernekçilik hakkında hiç bir şey bilmiyorum, daha önce bu derneğin varlığından haberim bile yoktu, müzikolojide de daha yeniyim. Kabul edemedim, evet diyemedim. Müzikoloji derneği kapandı. On seneden daha fazla oldu. Onun için gönüllü dernekçilik yapanları takdir ederim ama âdil olmalarını da isterim.
Müzik adına yazılan yazıları takip edelim. Onlara yorumlar yazıp daha güzel fikirlerin ortaya çıkmasına yardımcı olmak da müzikoloji ya da müzik camiasının bir dayanışma göstergesidir.
Haydi Türkiye bir taraftan kendi bilim adamına sahip çıkıp takdir etmek için, diğer taraftan bütün müzikle ilgilenenlerin güçlü sesi olacak müzikoloji çatısı altında birleşmesi için ayağa kalk.
Recep USLU