Türkiye’de müzikolojinin 1975’te kuruluşundan günümüze kadar geçen 35 senelik süre, bir bilimin yerleşmesi için yeterli bir süre midir sorusuna aslına bakarsanız net bir cevap vermek zor. Bazen bu süre bilim alanının yerleşmesi için yeterli görülebilir, bazen görülmez.
Bu süre konusunu açmamın sebebi zaman zaman müzikoloji metodolojisinin problemlerine dair yazılar yayınlamamdan kaynaklanıyor. Geçen yazımda ısrarla transkripsiyon metodolojisinin müzikoloji alanına zarar verdiğinden, müzikologların gereksiz yere uğraştıklarından, güç ve zaman kaybıyla yüzleştiklerinden söz etmiştim. Bütün bunlar Milli Müzikolojinin problemleridir. Batı müzikolojisinin böyle bir problemi yoktur, orada yazılan müzikoloji kitaplarında bu konuları bulamazsınız. Bu sebepten dolayı Türk müzikolojisinin özel bir metodu vardır. Türk müzikolojisine uygun metodoloji kitapları yazılmalıdır.
Songül Karahasanoğlu ve Elif Damla Yavuz’u Müzikte Araştırma Yöntemleri (ITU TMDK yay.) adlı yeni yayından dolayı tebrik ederim. Kitabı henüz elde edemedim, ama müzikolojiye yararlı olacağını tahmin ediyorum.
Müziğin temeli, ana malzemesi sestir ve ses analizi ilk akla gelen metotlardan biridir. Bununla birlikte müzikte ses analizleri XX. yüzyılda bulunmuş yeni bir metot değildir. Aslında Safiyyüddin, Meragi gibi ünlü müzik adamları kulaklarıyla bu müzik analizlerini yapmaya çalışmışlar ve müzik teorisi kitaplarını yazmağa çalışmışlardır. Onların yazdıklarında halkın ürettiği müziğin teorik haline getirilmiş anlatımını buluruz. Ama asla “kendi uydurdukları” müzik kurallarını empoze etmeğe çalışmamışlardır. Yirmi birinci yüzyılda yeniden ses analizleri yapmak, bizi bambaşka bir müzik teorisine götürmez. Belki terimlerde değişiklikler yapılmış olması, farklıymış gibi anlaşılmayı zorunlu kılar.
Oysa müzikoloji sadece müziği oluşturulan sesten ibaret değildir ve ister istemez yazılı malzemeyi dikkate almak zorundayız. Yazılı malzemenin analizi ise nitel ve nicel olmak üzere iki temel analiz yöntemi içinde yeni yöntemlerin keşfedilmesine veya farkına varılmasına, yeni metodolojik gelişmelere sebep olmaktadır.
Metodoloji konusundaki yeni gelişmelerden elbette Türk müzikolojisi yararlanmalıdır. Bu yararlanmalar alanda yeniliklere kapı açar. Başlıkta değindiğimiz “Bibliyometri analizi”de bu tip, yeni analiz yöntemlerinden biridir. Geçen yazımızda kelime “biyometri” olarak yanlış yazılmıştır, doğrusu “bibliyometri analizi” olacak.
Bibliyometri analiz metodu, önceki yıllarda Türkiye’de adına rastlanmayan, literatürde adı pek görülmeyen yeni analiz metotlarından biridir. Genellikle “yayınların kalitesi”, özellikle ise “bilimsel atıflar”konusunda tespitler için kullanılan bir metottur. Bilimsel tanımı “istatistiksel yöntemlerin kitap vs gibi yayınlara uygulandığı, bilgi aktarma süreci ile ilgili ölçme/analiz/değerlendirme yöntemidir”. Metodun tarihi, istatistik ve bibliyografya metotlarıyla ilişki kurularak 1890’lara kadar götürülür. Oysa “bibliyometri analizi” terimi, 1970’lerde Avrupa’da ortaya çıkmış, istatistik ve bibliyografya yöntemlerinin özel bir alanda, yine özel amaçlarla kullanımıyla ilgili yeni bir terimdir. Türkiye’de kullanımının 2000’li yıllardan sonra yaygınlaşmaya başladığını söyleyebiliriz. Genellikle bilgisayar ortamında bibliyometrik yazılımlardan Bibexcel ve Pajek kullanılarak değerlendirmeler yapılır.
Bibliyometri analizi, Türkiye’de TUBİTAK tarafından özellikle atıfları değerlendirmek için kullanılan bir ölçüm/analiz metodudur.
Ancak bu metodu, sadece atıflara değil, yazarlar, yazılarda kullanılan başlıklardaki kelimeler, işlenen konular gibi alanlara uygulamak mümkündür.
Türkiye’de Müzikoloji alanını ilgilendiren yayınların bibliyometrik analizleri yapılmamıştır. Türkiye Bibliyografyası’ndan başlayarak, müzikle ilgili yayınları hem konularına göre hem atıflarına göre bibliyometrik analizleri yapılabilir, yapılmalıdır. Her ne kadar bazı bibliyografik tezlerde sistematik müzikoloji metodu gereği konularına göre bilgi sınıflandırmaları yapılmış olsa da çoğunda bu da yapılmamıştır.
Türkiye’de en uzun süre yayın yapmış olan Musiki Mecmuası dergisinin veya buna benzer müzik dergilerinin Türk müzikolojisindeki yerini belirleyecek akademik çalışmalara,biyometrik analizlere ihtiyacımız vardır. Bunun yanı sıra Mızrap,Musiki ve Nota gibi dergilerin müzikoloji açısından durumları hakkında da değerlendirmeler yapılmalıdır.