İlki 11-12 Mayıs 2015’te planlanan "1. Gazi Türk Müziği Günleri"nin açılış konuşmasını Prof. Dr. Gülçin Yahya Kaçar yaptı. Gazi Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı kurucusu Prof. Dr. Gülçin Yahya, müziğimizin aslında bir uluslarası sanat değeri taşıdığını belirterek Türk müziği konservatuvarının taşıdığı sorumluluğu öğrencilerin başarısıyla devam ettireceklerini belirtti. İlk meyvelerini gelecek sene verecek olan konservatuvarın bugüne kadar bir çok “ilk”e imza atarak konservatuvarın hızlı adımlarla ilerlediğini söyleyerek öğrencileri bu hizmette bir an evvel yerlerini almak için yarışmalarını söyledi. Geçen yazımızda duyurduğumuz ve önümüzdeki günlerde ikincisi yapılacak olan uluslararası müziğimizin sazende yarışmasını hatırlattı.
Gazi Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı 2. Ulusal Genç Sazendeler Yarışmasına Ud, Kanun, Tanbur, Çeng, Ney, Kemençe, Lavta, Rebab, Santur saz sanatçıları davetlidir. Yarışmanın başvuruları 11 Mayısta başlamış durumdadır.
Birinci Gazi Türk Müziği Günlerinin ilk sunumunu Müzikoloji bölümü adına üçüncü sınıf öğrencisi Derya Ankışhan yaptı. Ali Ufki ve eserini, eser hakkında çalışmaları tanıtan sunumunda, her ne kadar bazı Türk Halk Müziği araştırmacılarınca görmezden gelinse de Ali Ufki’nin Türk Halk Müziği tarihi için ne kadar önemli olduğu hakkında bilgiler verdi. Sunumun sonunda iki türküyü hem söyledi hem de çaldı. Sunduğu bilgilere dikkat ettimde ilk tanıtımı yapıldığı 1948’den hakkında bütüncül bir doktora yapıldığı 1998 yılına kadar tam neredeyse altmış yıldır (60) Ali Ufki’nin eseri incelenmiş, fakat hala Ali Ufki’nin eserini incelemeyi bitirememişiz. Cem Behar’ın kapsamlı araştırmasına rağmen Ali Ufki’nin eseri hakkında söylenecek daha pek çok şey bulunacaktır. Gazi Üniversitesi TMDK Müzikoloji Bölümü adına Bölüm Başkanı kendisini bir kitap ve CD ile ödüllendirdi.
Ancak Müzikoloji Bölüm Başkanı ödülünü takdim etmeden önce çok önemli bazı konulara değindi. Türkiye’de her ne kadar başka Müzikoloji bölümleri varsa da GÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümünü diğerlerinden ayıran en önemli yaklaşımın Türk Müziğini merkeze alarak uluslararası bilimsel bakış anlayışına göre kurulduğunu, dersler ve programın ona göre düzenlenmeye çalışıldığını belirtti. Büyük idealleri olduğundan, okulun bu büyük misyonu yüklendiğinden bahsetti. Bu bir kültür ideali veya davası. Biliyorum idealler kahramanları var olduğu sürece büyür, kahramanlar desteklendiği sürece büyür, idealleri devam ettirecek öğrenciler yetiştirilemezse, eğer ideallerin bir kahramanı olmazsa, ortadaki ideal isterse dünyayı alt üst edecek olsun o dava biter, o ideal sona erer. Geride resmi bir “kurum” kalır.
"1. Gazi Türk Müziği Günleri"nin ilk günkü sunumunda başka neler vardı?
Emrah Tuncel’in yönettiği ve danışmanlığını yaptığı sekiz saz eserin sunumundan sonra Münevver İtil tarafından danışmanlığı yapılan suzidil takım, ve Barış Gürkan ile Selçuk Öztürk’ün yönettiği, çaldığı, öğrencilerin sözlerini söylediği Aşık Veysel türküleri ile, I. Gazi Türk Müziği Günlerinin ilk günü sona erdi. Yarın (12 Mayıs) öğretim görevlisi Serkan Günalçin’in danışmanlığını yaptığı saz eserleri ile başlayacak ve Doç.Dr. SerdaTurkerOter ile Udi Tolga Oter’in danışmanlığını yaptığı pesendide takım ve Klasik Eserler Konseri ile bitecek.
Bu bir başlangıç...
Bu yıl Türkiye'de Müzikoloji adına İTÜ TMDK’nın yaptığı Müzikoloji Çalıştayı, Gazi Üniversitesi TMDK’nın yaptığı Türk Müziği Eğitimi Çalıştayı gerçekten iki önemli çalıştay oldu. Önemli kararlar alındı veya önemli konulara parmak basıldı. Umarım bu kararların devam edebilmesi için çalıştayların desteklenmeleri devam eder.
Buradan YÖK’e bir çağrı yapayım. Seçim atmosferine girdiğimiz şu günlerde, kim dikkate alacak bilmiyorum ama, Türkiye’de üniversitelerde bölüm adlarında bir standardın olmadığı gözlemlenmektedir. Ben sadece “Müzikoloji” adına bu standardın sağlanması gerektiğini söylüyorum. Bu yıl yapılan İTÜ TMDK Müzikoloji Çalıştay’ında istihdam sorunu dile getirilmişti. Diyelim devleti yöneten siyasi hükümet karar aldı ve istihdam kararında “Müzikoloji” kelimesi geçerse, diğer bölümler dışarda kalacak. Bunu önlemenin yolu olabildiğince standart bölüm adları tespit etmekle mümkündür diye düşünüyorum. Hiç olmazsa yeni kurulan üniversitelerinyeni kurulacak olan “Müzikoloji”bölümü olmayı hesaplayan bölüm adlarında çeşitlilik olmasın.
Biliyorum bu karışıklık daha 1975’lerde başlamış. Neyse olan olmuş, hiç değilse bundan sonrasına dikkat edilsin diye düşünüyorum.
Uluslararası Müzikoloji, Müzik bilimi üzerine kuruludur. Bazı konuların bilim olup olmadığı tartışmalıdır. Özellikle sosyal alanlarla ilgili bilimlerde bu tartışmalar daha çoktur. Müzikolojiyi ilgilendiren bir konuyu açayım:
“Müzikle Tedavi”...
Bunun bilimle bir ilgisinin olduğunu düşünmüyorum. Böyle bir derste öğrenciye bilimsel olarak ne öğreteceksiniz? Hızır Ağa edvarını incelerken bu konuyla karşılaşmıştım. Heyecanlanmıştım. Daha önce bu konuyla yakından ilgilenmediğim için düşünmemiştim. Tedaviyle ilgilenen hangi doktora bu konuyu sorduysam hiç olumlu cevaplar almadım.
Müzikle Tedaviyi iddia etmek şarlatanlıktır diyenler var. Öyleyse kaynaklarda müzikle tedavi bilgileri koca karı bilgileri gibi kalmaktadır, hatta onun kadar bile kıymet-i harbiyesi yoktur. Tedavi kelimesi yerine terapi diyerek olayı kurtarmaya çalışanlar da var. Buradaki sözümüz “müzikle terapi” yapanlara değildir, daha çok Müzikoloji içindeki konumunu değerlendirmeye yönelik bir fikir jimnastiği amaçlıdır.
Müzikle terapi veya tedavi bence bilimle alakası olmayan, bununla birlikte müziği halka sevdirmeye yarayan bir reklam aracından başka bir şey değildir. Dinlenmek için kitap okumanıza, meditasyon yapmanıza benzer. Davudun mizmarları gibi nadiren olan tedavi veya terapi ise bilimsel değil, olağanüstü yani metafizik olaylardır, belki o bile değildir. Bunu da herkes yapamaz, yapsa da bilime sığmaz. Bilimle alakası yoktur. Biliyorum Avrupa’da da bunu bilimsel yönünü araştıran birçok kişi olmuştur, bizde de bu konuda ilk doktora çalışması yapanlardan biri Dr. Bekir Grebene’dir. Onun yaptığı daha çok tıp tarihini aydınlatmak üzere bir çalışmadır. Yoksa müzikle tedavi olduğunu iddia değildir. Haydi söyleyin bakalım rast makamı hangi hastalığa iyi geliyormuş? Veya minör tonlar? Her seferinde hastalığı tedavi edici mi? Yanında hangi çeşit vitamin alalım. Fazla rast dinlersek yan etkileri var mıdır? Velhasıl bilimde genel sonuçlara bakılır.
O halde Müzikoloji gibi bir bilimsel disiplin içinde Müzikle Terapi dersleri olmalı mı?
Yoksa müziği pazarlama noktasında bir pazarlama ve sevdirme taktiği olarak mı kalmalı?
Ne dersiniz?..