Bakalım bu günlerde neler var?..
Bütün müzik faaliyetlerine burada yer vermek mümkün değil, kabul etmek lazım. Zaten bu zor görevi Ayhan Sarı yeterince yüklenmiş.
Geçen Şubat’ın sonu, Mart’ın başlangıcında üç haftadır Ankara Radyosu TRT Nağme’de “Tarihi Akış İçinde Klasik Türk Musikisi” başlığını taşıyan Perşembe günleri canlı yayınlanan bir programın konuğuydum. Program yapımcısı Tanburi ve besteci Özgen Gürbüz ile söyleşi yaptık. Başlarken aslında bir haftada biteceğini sandığımız Selçuklu Topraklarında Müzik, bir diğer ifadeye “Türk müziğinin kökenleri” konusunun sadece Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklularıyla ilgisini anlatmak tam üç hafta sürdü. Birbirinden ilginç konular yine de bitmedi. Program dinleyiciler tarafından yoğun ilgi gördü. Her ne kadar konuyla ilgili araştırmamdan dolayı davet edilmiş olsam da konu konuyu açtı ve program boyunca kitabımda yer almayan bazı tespitlerimi sadece bu programda söylemiş oldum.
Burada:
“Selçuklu döneminde kadınlar ve müzik, Ramazanlarda davul çalma geleneğinin bir Selçuklu Hatunu tarafından adet haline getirildiği,
Askeri müzik icra eden “Mehter” takımında “hatunlar”ın da temsil edildiği,
Mevlana’nın kadınların daveti üzerine sema yaptığı, Mevlevi Ayinlerinin ilk şeklininNevbet-i Müretteb denilen müzik biçimi olduğu,
Semahın bu dönemde “sema” kelimesiyle ifade edildiği,
Ahmed Yesevi’nin etrafında oluşan Horasan sufi müziği etkisinin hikmet-i ilahi ve nefes motifleriyle günümüze kadar geldiği ve bazı ilginç "müzik mitolojileri”nden ilk defa söz edildi.
Program akışı içinde Selçuklu dönemi müziği olarak kabul edilen bazı örnekler sunuldu. Özgen Bey program çıktısının bir kitap haline dönüşeceğinden söz etti. Program Türk Müziği tarihinin diğer dönemlerini de aktaracak şekilde devam etmektedir.
* * *
“Müzikoloji Çalıştayı”nın ardından “İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nın kuruluşunun 40. yıl dönümünde, İTÜ Osmanlı Türk Müziği Çalışma Grubu; Prof. Dr. Nilgün Doğrusöz koordinatörlüğünde 20. yüzyıl Türk Müziği’nin önemli besteci, icracı ve müzikologlarından Ali Rifat Çağatay’ı, 80. ölüm yılında anmak amacıyla bir panel düzenledi. Ali Rıfat Çağatay’ın torunu Erguvan Altıner'in oğlu Alp Altıner tarafından araştırma grubuna teslim edilen ve Çağatay’ın Avrupa notası ve Hamparsum müzik yazısıyla yazılmış yüzlerce el-yazması defter ve yapraklar, kitaplar ve arşivine ait belgelerin sunulduğu panelde, Ali Rifat Bey’in hayatı, besteciliği, icracılığı, makaleleri ve yazım üslubu, arşivciliği gibi yönleri ele alındı. Çağatay'ın ailesinden Alp Altıner, Erguvan Altıner, Jale Çağatay ve Musikar Oruğ'un katılımıyla gerçekleşmiş bulunan çalıştayda Ali Rifat Bey’e ait eserlerin Dârüttâlimi Musiki Heyeti tarafından verilen bir konserde kaydedilmiş plağı da Cemal Ünlü arşivinden dinleyicilerle paylaşıldı. Aynı zamanda bestecinin Ud Triosu, Nişaburek Medhal ve Nişaburek şarkılarından oluşan bir müzik dinletisi de sunuldu.”
* * *
Gazi Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nın düzenlediği I. Türk Müziği Çalıştayı 5-6 Mart 2015’te Ankara’da yapıldı. Düzenleme kurul başkanlığı Prof. Dr. Gülçin Yahya Kaçar tarafından yapılan “Çalıştay”da:
"Türk Müziği nazariyatı,
TSM-THM Ortak Öğretim Modeli,
Türk Müziği Tarihinde Öğretim Yöntemleri,
Türk Müziğinde Virtüözite"
hakkında çeşitli bilim adamlarının görüşleri dört ana başlık etrafında bir araya getirildi ve ortak çözüm önerileri bulmayı amaçladı. Benim de içinde bulunduğum Müzik Tarihi bölümünde Prof.Dr. Hakan Cevher, Prof.Dr. Nilgün Doğrusöz, Doç.Dr. Cenk Güray, Doç.Dr. Burçin U. Çiftdalöz, Yrd.Doç.Dr. Seher T. Işık, Yrd.Doç.Dr. Fikri Soysal ve bunun yanı sıra Prof.Dr.Oya Levendoğlu, Doç.Dr.Okan M. Öztürk, Yrd.Doç.Dr. Sühan İrtem misafir konuşmacı olarak görüşlerini söylediler.
“Türk Müziği Tarihi” teriminin bile tartışıldığı oturumda çeşitli öğretim yöntemleri paylaşıldı; Türk Müziği Tarihi’nin Arkeolojik, Paleografik, Sistemci Okul, Klasik Türk Müziği, Popülerleşme olmak üzere 5 ana dönemde anlatılabileceği benimsendi.
Bunun gibi Türk müzikolojisinin gelişmesine öncülük eden nice “Çalıştay”ların gerçekleşmesi ümidiyle...
Not: Müzik mi musiki mi konusuna son nokta bir sonraki yazıya kaldı...