Besteciler, müzisyenler genellikle barışçı insanlardır. Mesleklerini en iyi barış ortamında yaptıklarını iyi bilirler. Savaş zamanında itibarları yükselse bile, bu bir kısım müzisyenler, genellikle askeri müzik yapanlar için biraz itibar kazanırlar. Fakat bu itibar sınırlıdır. Çünkü bütün müzisyenler bilirler ki müzik sanatı ancak barış zamanında zenginleşir.
Barışçıl oldukları için müzisyenler genellikle ihtilalleri sevmezler, ihtilal, savaş gibi kaos istemezler.
Bununla birlikte ihtilallerin unutulmayan müzisyenler bıraktıklarını ben Hasan Mutlucan'dan bilirim. Bir ihtilalin öne çıkardığı Hasan Mutlucan bir TRT sanatçısı olmasına rağmen neredeyse ölünceye kadar ihtilalin sanatçısı olmaktan kurtulamadı.
Hasan Mutlucan hayata tiyatro ile başladı, ama kader onu Darbe Sanatçısı olarak tanınmasına sebep olan olayların içine attı. O davudi sesiyle söylediği Kahramanlık türküleriyle tanındı. 2011'de 85 yaşında vefat etti. Gerçekte o “Kahramanlık Türküleri” söyleyen bir sanatçı idi.
Geçen yazımızda konu edindiğimiz Buhurizade Itri'nin saraydaki konumunun yükselmesini davudi sese sahip olmasında aramak lazım. 1712'de öldüğü zaman onun yetiştirdiği onlarca Enderun öğrencisi, 18. yüzyıl başlarında Klasik müziği temsil eden yeni değerlerin yetişmesinde öncü oldular. III. Ahmed dönemi Lale Devrinin müziğini temsil edenler onun Enderun'da yetiştirdiği müzisyenlerdi. Lale Devri bir ihtilalle sona erdirildi. Fakat 18. yüzyıl boyunca Klasik müzik bayrağını alan yeni müzisyenler oldu. Dilhayat kalfa. Hızır Ağa, Zaharya. İsmail Ağa vs. Zaharya, Ama Corci neredeyse 18. yüzyılda Osmanlı/Türk müziğine katılan Keman'ın ilk saray öğrencilerini yetiştirerek Batı müziğinin ilk etkisine öncülük etmiş oldu. Kemani Hızır Ağa bunlardan biri idi. Kemani Hızır Ağa'nın müsebba usulünü icat ettiği zaman henüz bir çavuş olan bestekar İsmail Ağa, hatta bu dönemde yaptığı bir bestesinde müsebba usulünü kullanmıştı. İşte bu İsmail Çavuş, III. Selim zamanında çoktan Ağa olmuştu, fakat kendi yazdığı minyatürlü güfte mecmuasında (Berlin nüshası) kendi bestelerinin başında İsmail Çavuş Ağa diye kaydetmiştir. Bunun sebebi müzikle ilgilenmeye ve besteciliğe çavuş rütbesini aldığı zaman başlamış, hatta besteleriyle ün yapmış olmasından kaynaklanıyordu. Bu eser Dilhayat Kalfa'nın bazı araştırmacıların dediği gibi 1740'da ölen değil, tam aksine 1740'larda yeni yeni ünlenen, 1780'lerde Şehzade Selim'in (III.) yeni icat ettiği makamlarda beste yapan bu tanburi bestekarın, 1780-85'lerde vefat etmiş olabileceğine işaret etmektedir.
Işte tam bu sıralarda Osmanlı Sarayı’nda önemli bir olay oldu. 1785 Darbe suçlamasıyla Halil Hamid paşa görevinden azledildi ve öldürüldü. Şehzade Selim “kafes hayatı” yaşıyor, müzik dersleri alıyordu. Fakat bu olayda adı geçen, olaya taraftar olanlar veya muhalif olanların adları unutulmadı.
Itri'nin ölümünden neredeyse 77 yıl sonra: Yıl 1789. Fransa'da Fransız ihtilali olurken, Osmanlı'da taht değişikliği oldu. Abdülhamid öldü, yerine 28 yaşındaki III Selim geçti. III. Selim bazı askeri erkanı görevinden azletti, bu kişiler arasında Başçavuş İsmail Ağa da vardı. Kimdi bu İsmail Ağa, müzik tarihinde ne yeri var?
Doğrusu arkadaşım edebiyatçı ve pek çok divanın basımını sağlamış Gazi Üniversitesi öğretim üyesi sayın Prof. Dr. Yaşar Aydemir, “sen müzikologsun, şu yazmadan daha iyi anlarsın” deyip bana Berlin Ktp. 3370 nolu yazmayı vermeseydi, ben de onun varlığından haberdar olmayacaktım. En önemlisi de literature geçmemiş bir güfte mecmuası yazarı olduğunu bilemeyecektim.
Azledilişinden bir yıl sonra ölen İsmail Ağa ve Berlin’deki mecmuası incelenmeğe değer. En azından müzik tarihimiz açısından önemli bir mecmua olmalı. Yapılan ön incelemede Başçavuş İsmail Ağa’nın 1730-1800 yılları arasında yaşayan bir asker müzisyen olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere III. Selim yenilikler padişahı olarak anılır. Nizam-ı Cedid en önemli yeniliklerinin başında gelir. Henüz Batı müziği sadece bu askerlerin yürüyüşlerine eşlik eden bando tarafından icra ediliyordu. giyiliyor.
Çeştli tezlerde ve araştırmalarda III. Selim’in 16-24 arası farklı rakamlarla makam icat ettiğinden söz edilir. Bunlar ne kadar doğrudur? III. Selim’in icat ettiği makamlar ve eserleri gözden geçirilerek kaç makam icat ettiği anlaşılabilir. Ancak makam icat etme tekniğini anlamış bir besteci olarak iyi bir neyzen, icracı ve müzik bilgisi olduğu anlaşılmaktadır. İcat ettiği makamları takdir edenler arasında Abdülbaki Nasır Dede gibi bir otoritenin olması onun müzisyenliği hakkında bir fikir vermektedir.
Kabakçı Mustafa İsyanı olarak tarihe geçmiş bir isyandan söz eder tarihçiler. Yine tarihçiler bu isyanın arkasında bir “ihtilal/darbe” planı olduğunu da belirtirler.
Uzun sözün kısası geçen yazımızı bitirirken ihtilalin öldürdüğü besteciden söz etmiştik ya.
İşte bu ihtilal, III. Selim'i tahtan indirmiş ve bu yetmezmiş gibi 46 yaşındaki bestekar genç padişahı öldürmüştür. Bu darbeyle ilgili, son yazım. Müzik ve Müzikolojiye zararını hatırladıktan sonra daha fazla söze hacet yok.