Deprem müzikolojiyi ne ilgilendirir? İstanbul'da bir büyük deprem bekleniyor. Bugünlerde artık bu konu neredeyse unutuldu. Hatırlıyorum bir zamanlar bu konuda TV'lerde oturum üzerine oturum yapılırdı. Çareler ileri sürülürdü. Kentsel dönüşüm de böyle ortaya çıktı. Başlangıçta bir çözüm gibiydi. Ya sonra. Kısa zamanda ranta dönüştürüldü. Fakir ve garibanın bir evi varken, veya hayatı pahasına biriktirdiği bir beş katlı apartmanı varken, bir müteahhite yüzde altmış oranında ortak yapıyorsanız, burada bir sıkıntı var demektir. Bunun yanında suistimaller, yani bir müteahhidin verdiği sözde durmaması ya da duramaması ihtimallerinde yatan sebepler. Hükümet bu konuda ne yapacağını şaşırdı. Bir tarafta deprem, diğer tarafta suistimal gerçekleri ve bir tarafta halk. Dolayısıyla işin içinden çıkamayınca çözüm işi sürüncemeye veya oluruna bırakmak. Çıkarılan bir kentsel dönüşüm kanunu ile sessizliğe bürünmek. Bu konu müzikolojiyi ne ilgilendirir?
Itri üzerinden İstanbul depremleri: Mustafa Itri Buhurizade, 1633'de doğduğuna göre, yaşadığı süre içinde kaç deprem görmüş olabilir? Bu konuyu Mustafa Itri Panoroması (2017) adlı eseri yazarken fazla dikkate almadığımı farkettim. Oysa deprem insan hayatını etkileyen en önemli doğa olaylarındandır.
Tarih kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre İstanbul’da Mustafa Itri'nin yaşadığı ilk depremi tespit edebiliyoruz. O sırada 15 yaşında ve muhtemelen saraya henüz girmemişti. 28 Haziran 1648'de sabaha karşı İzmit ve İstanbulda hissedilen deprem, merkez üssü İstanbuldan uzakta olduğu için İstanbul'da hasara yol açmadığı söylenir. Bu Mustafa Buhurizade'nin sarayda adını duyurduğu yıl olarak bilinir. Itri'nin yaşadığı bilinen ilk depremdir, çünkü bundan önce 90 yıl İstanbul'da deprem yaşanmadığı belirtilir. Bu olaydan iki ay sonra IV. Mehmet 9 Ağustos'ta padişah oldu ve saraya alınacak elemanlar arasında güzel davudi gür sesiyle ünlenmiş, Buhurcu Mehmet'in oğlu genç Mustafa'nın adı geçiyordu ve saraya alındı. Katip, saray hanendesi ve nedim olan Mustafa Çelebi Buhurizade, 20 yaşlarında iken 1653 yılında İstanbul depremini ikinci kez yaşadı. Aynı yıl İstanbul'da büyük bir yangın oldu ve halk kıtlıkla karşılaştı. Katip Çelebi, Keşfüz-zunun adlı eserini henüz bitirmişti. Mustafa Çelebi Buhurizade bir yıl sonra 1654'te tekrar depremi yaşadı. Besteciliğini gösterdiği olaylardan sonraki bir tarihte 1659'da bir deprem daha yaşadı. Ama en sertini Eminönü Validecamii'i ibadete açıldıktan sekiz ay sonra 1663 Kasım'ında meydana gelen depremle birlikte İstanbulu sarsan fırtınayla yaşadı. Bu iki felaket İstanbula büyük zarar verdi. Bu felaket aynı yıl yürürlüğe konan müziğe, tekkelerde sema ve devran yapımına yaklaşık beş yıl sürecek yasağı da getirdi. Fakat aynı yıl, yine bir halveti şeyhi olan İsa Mahvi'nin imamlığa atanmak için saraya sunduğu bir şiirini çok beğenen IV. Mehmet, yeni doğan çocuğu Mustafa'nın anısına Mustafa Itri Buhurizade'nin bestelemesini istemişti, pençgane adı verilen beste. Bunu musikidergisi.com'da (http://www.musikidergisi.com/yazar-138-itri%E2%80%99nin_kesfedilen_yeni_bir_eseri_mi_evet_yeni_bir_siiri%E2%80%A6.html) bir doğumgünü şarkısı olarak değerlendirmiştik.
Segah Mevlevi Ayinini bestelediği (1671) yıldan 16 yıl sonrası, Esirciler Kethüdası (1676), Enderun musiki muallimi ve saray serhanendesi (1681) olan Mustafa Itri Ağa Buhurizade, İstanbul'da 1688 yılında hem deprem hem de büyük bir yangını birlikte yaşadı. Neyzen Osman Dede'nin ebced harflerini müzik notası olarak kullanımla Kutb-i Nayi olarak ünlendiği 1689 yılında bir deprem yaşandı. Osmanlıda ekonomik kriz yaşandığı için parada ayarlama yapıldığı yıl olan 1690, İstanbul'da meydana gelen küçük depremin yaşandığı yıllardan biridir. Aşık Ömer öldükten bir yıl sonra, Mevlevi Naci Ahmet Dede'nin öldüğü yıl, Nayi Osman Dede'nin çargah Mevlevi ayinini bestelediği 1708 yılında deprem yaşandı. Ölümünden bir yıl önce 1711 yıllında yaşadığı küçük deprem onu pek de şaşırtmamış olmalı. Yetmiş dokuz yaşında ölen Mustafa Itri Buhurizade 1712 İstanbul depreminde belki de hayata çoktan küsmüştü. Bestelerinde deprem ve yangın felaketleri açısından iz bırakmış mıdır? Ayrıca incelemek gerekir.
1700, 26 Ocak saat 21.00'de Japonya Kaykura'da büyük bir Tsunami, Amerika Portlan-Seatle kıyılarında -Kaskedia'da kıyıları- 9 şiddetinde büyük bir deprem meydana gelmiş, kıyılarında aynı yer küresi ateş hattının geçtiği bir yitimzone özelliği olduğu için (Sular çekilince / Ölümcül Büyük Okyanus belgeseli). Acaba bu felaketler konusunun İstanbul'a bir dedikodusu gelmiş midir? Tam da Itri dönemi olduğu için ilgimi ve merakımı çekti.
Mustafa Itri Buhurizade üzerinden İstanbul depremleri. Bu konu müzikolojiyi ne ilgilendirir?
Deprem esnasında ne müzik icrası ne de müzikoloji yapılamaz, işte deprem ve müzikoloji gerçeği.
Bugünlerde yaklaşan Yerel seçimler, deprem, kentsel dönüşüm, müzikoloji arasındaki ilişkiyi hatırlatayım dedim.
Bir sonraki yazıda başka bir toplumsal gerçekle yüzleşmek üzere.