Size bugün birini hatırlatacağım. Müzikterapi, müzikolojinin disiplinlerarası araştırma alanlarından biridir. Ve geçen yıl bu ay “müzikle sağaltım” önemli isimlerinden birini kaybetmişti. Sağlık Bakanlığı’nın Geleneksel Tedavi Yöntemleri ve Uygulamaları adı altında yer verdiği “müzikterapi” uzmanıydı.
05 Temmuz 2017, Rahmi Oruç Güvenç'i kaybettik.
1948 kütahya doğumluydu. Onun asıl şöhreti müzikterapiydi. 1975'te kurduğu TÜMATA'da yıllardır, Türk dünyası müziklerini kullanarak müzikterapi yapmıştı.
Müzikterapi, onun uzmanlık alanıydı. Hani derler ya "bir akademisyen ya doktorasından veya ömrünü ne ile geçirdiğinden tanınır", Rahmi Oruç, İstanbul Üniversitesini Felsefe bölümünün bitirdikten sonra zamanın ünlü doktoru Prof.Dr. Ayhan Songar'la Müzikterapi üzerine doktora yaptı. Derneği kurduktan sonra müzikterapi uygulamasını hiç bırakmadı. Pek çok seminer, uygulama ve akademik inceleme ve araştırma yaptı. Dernek hem Türk musikisini tanıtma görevini üstlendi, hem Türk dünyası ile ilişkilerde yakınlaşmak için kültür elçiliği görevini yaptı.
Ben onu, onunla birlikte çalışmış olan, şimdilerde emekli öğretim üyesi, Dr. Haşmet Altınölçek’in onu ve müzikterapi gurubunu İTÜ TMDK'ya davet ettiğinde tanımıştım. Yılı tam hatırlamıyorum, 2005’ler olabilir. Müzikoloji Bölümü Konser Salonunda küçük bir müzikterapi seansı yapmıştı, bölüm başkanı Şehvar Beşiroğlu sağaltım seansına bizzat katılmıştı. Biz de onun müzikterapi bilgisinden istifade etmiştik.
Müzikte kullandığı tür genellikle rahatlatıcı ezgilerden oluşuyordu. Fakat yaptığı albümlerdeki şarkıların genellikle sufi müzik türünde olduğunu sosyal mediada yapılacak küçük bir araştırma ile görülebilir. Uluslararası bir ünü vardı. Kazakistan’dan Kolombiya’ya. Gittiğim bazı ülkelerde tanıyıp tanımadığım sorulan isimlerden biri idi.
Albümlerinden anlaşıldığı ve yakından tanıyanların bildiği gibi sufi yönü de vardı. Derneğin turları “sufi tur” olarak bilinirdi.
Müzikolojideki yeri şüphesiz müzikterapideki şöhretidir. Öncelikle bu konuda bir doktora tezi yapmış, konuya öncülük etmişti. İkinci olarak müzikterapi uygulamasına pratik olarak devam etmiştir. Psikoloji eğitimi almamış olmakla birlikte, modern uygulama biçimlerinden daha çok geleneksel baksı yöntemini modernize etmişti. Onun bu uzmanlık bilgisinden Sağlık Bakanlığı istifade etmek istemişti. 2016'da Sağlık Bakanlığı Geleneksel Tedavi Yöntemleri ve Uygulamaları adı altında çeşitli yöntemler arasında Müzikterapi Yöntemlerini benimsemişti. Rahmi Oruç Güvenç gibi yıllardan beri bu işi yapanları komisyona davet etmişti.
2016'da ben de Dr. M. Zafer Kalaycı ve Dr. Ayşe Turan'la terapi konusunda görüşmüş ve bilgi alışverişinde bulunmuştuk. Sağlık Bakanlığının müzikterapi konusunda ciddi yayınları olan bazı kişileri gözden kaçırmış olduğunu belirtmeliyim. Oysa sosyal medyada konuyla ilgili kitap yazanları tespit etmek o kadar da zor değildi (Dr. Haşmet Altınölçek ya da Dr. Adnan Çoban gibi).
Rahmi Oruç Güvenç müzikterapi deneyimleri konusunda keşke daha fazla şey yazsaydı diyorum bazen. Yazmamayı tercih etti. Konferanslarla anlatmayı tercih etti.
Bir taraftan da yazmamakla daha mı iyi etti, diyorum. Çünkü yıllardır beklediği takdir, ömrünün sonunda gelmiş miydi bilemiyorum. Kısa süre sonra ölümüyle, geç gelen takdir neye yarar? mı demek istedi bilemiyorum.
Bir taraftan müzik tarihi kaynaklarının azlığından şikayet ederiz, bir taraftan var olan değerlerimizin kıymetini bilmeyiz.
Bu anma yazısını bir sonraki yazıda ele alacağımız müzik felsefesi sorusuyla noktalayalım. Müzikolojide düalizm ve deistlik ne çağrıştırıyor size?
Kalın sağlıcakla.