Yıllardan beri yazar dururuz. "Akademik bir çalışma para vererek yayınlatılmaz, aksine para alınması gerekir. Bir sempozyumda/kongrede para vererek bildiri sunulmaz, aksine kaşe ücreti alınması gerekir" diye… Hatta yüksek lisans hatta doktora tezlerini para karşılığı hazırlatma pazarının bulunduğunu, lisans tezini başka birine yaptırma bedelinin 4000TL olduğunu yazdık, dile getirdik. Türkiye'da yetkili kimse de ilgilenmedi. Bu realiteye değinişimiz YÖK, üniversite rektörlükleri gibi uygulamada söz sahibi olan akademik çevrelerde hep kulak arkası yapıldı. Ve şimdi sözkonusu gerçeğin Almanya'da üzerine gidilmeye başlandı. Darısı bizim YÖK'nun başına…
Konu 20 Temmuz 2018 perşembe günü NDR, WDR ve Süddeutsche Zeitung Magazin tarafından yayınlandı. DW Türkçe konuyu haber yaptı .Habere göre söz konusu araştırmacıların yayınlarının hakem değerlendirmesine tabi tutulmaksızın günler içinde yayınlandığı belirlendi ve soruşturma başlatıldı.
Haber şöyleydi:
"Dünya çapında yaklaşık 400 bin araştırmacı çalışmalarını, bilerek ya da bilmeyerek, şaibeli bilimsel dergi yayıncılarının bastığı dergilerde yayınladıkları ortaya çıktı.(1)
Almanya'daki üniversiteler ve diğer yükseköğretim kurumlarında ise bu rakam 5 binin üzerinde.
Söz konusu para karşılığı çalışan yayıncıların dünyanın çeşitli yerlerindeki bilim insanları ve şirketlerle iletişime geçerek çalışmalarını dergilerinde yayınlama teklifi yapıyorlar. Kimi Akademisyenler akademik çalışlamarında göstermek zorunda oldukları bu yayınları belirli bir miktarda para karşılığında yayınlatıyorlar.
Bu tür dergilerde yayın yapanlar arasında önde gelen bazı Alman bilim insanlarının da bulunduğu tesbit edildi. Örneğin Bremen Üniversitesi rektörü Bernd Scholz-Reiter'in bu tür şaibeli dergilerde 13 makale yayınlatmış.
Süddeutsche Zeitung Magazin'e bir açıklamada bulunan Scholz-Reiter, yayınlarının ciddiyeti hakkında hiçbir şüphesi olmadığını söyledi. Rektör, makalelerinin "bilimsel nitelik ve bütünlüğünün" güvenilir olduğunu da vurguladı.
Süddeutsche Zeitung Magazin'in haberinde, söz konusu isimler arasında bir Nobel Ödülü sahibinin de olduğu belirtildi. Ancak gazete söz konusu kişinin ismini vermekten kaçındı.
Alman kimya devi Bayer'in de, kendi ürünleri hakkında şirket çalışanları tarafından yazılan bazı çalışmaları bu tür şaibeli dergilerde yayınlattığı ortaya çıktı. Diğer yandan bazı tütün üreticisi şirketlerin de bu tür dergilerde sigara içmenin etkileriyle ilgili makaleler yayınlattıkları belirlendi.
Heidelberg Üniversitesi'nde psikoloji profesörü ve ombudsman olarak görev yapan Joachim Funke, yayıncıların hileci anlayışlarını sert bir dille eleştirdi. Bu tür dergilerin "bilim için bir felaket" olduklarını söyleyen Funke, "Değerlendirmeye alınmamış iddialar dünyaya sunuluyor ve bunlar bilimmiş gibi bir izlenim veriyor" dedi.
Sözde bilimsel yayıncıların mevcudiyeti yeni değil. Birçok araştırmacı itibar sahibi bilimsel dergiler tarafından reddedileceğine inandıkları çalışmaları daha az tanınmış ya da tanınmamış dergilerde yayınlama yolunu seçiyor. Örneğin iklim değişikliğine şüpheyle yaklaşan kişi ya da kurumlar ya da kanser, otizm ve Parkinson hastalığının tedavisi için tartışmalı yöntemler önerenler bu tür dergilerde yayın yapmayı tercih ediyor.
Ancak söz konusu yayınları kullanan bilim insanı ve araştırmacıların sayısındaki artış yeni. Habere göre, itibar sahibi bilim insanlarının bu tür dergilerde yaptıkları yayınların sayısı 2013 yılından bu yana dünya çapında tam üç katına çıkmış bulunuyor. Bu yükseliş oranının tam 5 katı olduğu Almanya'da ise, söz konusu araştırmacıların birçoğunun çalışmalarını kamu fonlarıyla finanse ettikleri belirlendi.
Diğer yandan bu dergilerde yayın yapan bilim insanlarının bir kısmının söz konusu yayıncıların şaibeli olduklarından haberdar olmadıkları kaydedildi. Araştırmacıların diğer bir kısmıysa çalışmalarını kısa sürede yayınlamak için bu yolu tercih ediyor.
NDR, WDR ve Süddeutsche Zeitung Magazin'in araştırmasının, önde gelen Fransız gazetesi Le Monde'un da aralarında bulunduğu çeşitli uluslararası ortaklar ile işbirliği içerisinde yürütülmektedir."
06 Mayıs 2017 tarihli "El Yordamı Müzikologları" yazımızda konuyu dile getirmiş şöyle demiştik:
"...Bilinmektedir ki artık sempozyumlara para vererek katılınıyor. Yani bir anlamda birçok emek, para harcayacaksınız, sonra elde ettiğiniz sonuçları para vererek sunacaksınız.
Sevgili Türkiye müzikoloji uğraşanları, mantık bunun neresinde?..
Davetli konuşmacılar kısmını dikkate alan zaten yok. Çünkü orada da ahbab-çavuş ilişkisi yürüyor.
Tıp, mühendislik vs gibi araştırma sonuçları para getiren meslek dallarında davetli olmayan katılımcılara sempozyum/kongrelerin paralı olması normal. Çünkü paraya dönüşen bilgiler sözkonusu. Onlar sempozyum kongre vs de öğrendikleri gelişmeleri müşterilerine misliyle satıyorlar.
Ya müzikologlar öyle mi ya?
. . .
O zamanlar sempozyumlara para verilmezdi. Aksine kaşe ücreti alınırdı. Kimsenin de titr çıkarı için bildiri sunma zorunluluğu yoktu.
Ya şimdi?..
Titr hırslılarının parasını üniversite, dolayısıyla devlete ödettirdikleri, ödettiremeyenlerin katılamadıkları, titr hırsında daha da hırslananların ceplerinden ödedikleri; o paralı sempozyum düzenleyicilerinin de parayı verebilecek buldukları her kişiyi bildirisiyle kabul ettikleri bir sistem geliştirildi. Hatta konuyu yayın ücreti konusunda (900TL'den 300TL'ye inenlere herkes en az iki kez tanık olmuştur) pazarlık boyutuna getirip, tecimleştiren tacir dernek vb kurumlar, hakemli dergiler ortaya çıktı.
Artık işin "cılkının çıktığını" o düzenleyenler de -gerekli çıkarları sağladıktan sonra- görmeye başladılar.(2)
Türkiye'de akademisyenlere para karşılığı makale yayınlayacakları konusunda e posta gönderenler belli.
Asıl tiyatro şimdi başlıyor.
Kimlerin tezini para karşılığı yaptırdığı konusunda kutular açılacak...
________________________________________
(1) https://www.dw.com/tr/d%C3%BCnya-%C3%A7ap%C4%B1nda-%C5%9Faibeli-bilimsel-yay%C4%B1n-skandal%C4%B1/a-44766178
(2) http://www.musikidergisi.com/yazar-249-el_yordami_muzikologlari%E2%80%A6.html