Konuya geçmeden önce 8 Mart Dünya Kadınlar gününü kutlarım. Konuyla ilgili bir kaç değinmeme yazının sonunda yer vereceğim.
Müzik tarihi ve icracılarını yakından ilgilendiren perdelerin aldıkları adlandırmalar ve bunların birbirlerine nasıl çevrileceğini gösteren transkripsiyonlardır: Perde Transkripsiyonları.
Perdelerin ilk defa adlandırılmaları harflerle olmuştur. İlk adlandırma “Ebced” harfleri ile yapılmıştı. Daha sonra bazılarının “ebced” düzenine uymadıkları, farklı harf sembollerin kullanıldığı görülmüş ve hepsini genelleyen “harf müzik yazısı” terimi kullanılmıştır. Ebcedden sonra veya aynı zamanlarda parmak adları da kullanılmıştır. XV. Yüzyılda Anadolu’da ise, Meragi’nin işaret ettiği gibi kendi döneminde perdelere, o perdeden çıkan makam isimleri koyma geleneği oluşmuş, zamanla Orta Asya ve Anadolu’da perdelere özel isimler verilmeye başlanmıştır. Günümüzde de kullanılan bu perde adları, geçmiştekiler ile şimdikiler arasındaki karşılıkları konusu zamanımızın tartışmalarından birini yansıtmaktadır.
Örnek olmak üzere,
Yalçın Tura, Kantemiroğlu’nun müzik eserini günümüz yazı ve notasyonuna çevirirken, yine Kantemiroğlu tarafından yapılmış böyle bir perde transkripsiyonu cetveli ile çözmüştü. Fakat ilk baskısında kendi yöntemini kullanmıştı. Ali Ufki’nin eserinde de bir perde transkripsiyonu olduğunu biliyoruz. Onur Akdoğu’nun perdeler kitabı, Cihat Can’ın, Ubeydullah Sezikli’nin tezleri gibi daha birçok nazariyat konularıyla ilgili araştırma yapanların çalışmalarında bu perde transkripsiyonlarını görebilirsiniz. Konuyla ilgilenenler için bu perde transkripsiyon tablolarından yararlanmamak mümkün değil. 2001’de Cihat Can’ın çalışması bize perdelerin bulunuşuyla ilgili “hesap, taksim ve tarh metotları” konusunda epey bilgi sunmaktadır.
Perde transkripsiyonları ebcedle yazılmış bir müzik eserinin nasıl anlaşılması gerektiğini bize gösteren rehberlerdir. Bunlara Müzik sesleri rehberleri, Müzik sesleri transkripsiyonları da denebilir.
Bu yazımda kaynaklar içinde nadiren rastlanan böyle bir perdeler transkripsiyon cetvelini görmek beni heyecanlandırdı ve bulduğum bilgiyi müzikologlarla hemen paylaşmak istedim.
Elimdeki yazma,
Paris Suppl.Pers. no. 1121, yazar yok, belirli bir eser adı kapağı yok, birden fazla çoğunluğu Farsça eserlerden oluşan mecmua. Yazarı kim, eserin adı ne, kaçıncı yüzyıla ait, mecmua kime ait, niçin sayfaları farklı hatlardan oluşuyor, kâğıtların renkleri niçin birbirinden farklı gibi bir yığın çözülmesi gereken, zor bir durum.
Eserin ilk altı varağının çok eski olduğu koyu renkli olmasından, sonradan birilerinin tahrif olmuş kâğıtları güzel nesih yazıyla tekrar yazdığı anlaşılmaktadır. İlk altı varak nestalik. Varak 6’dan sonra kağıt cinsi ve yazı değişmektedir. 7-76b arası kâğıtlar daha sonraki imalat kağıtlar ve güzel nesih yazı. 77a’den itibaren kağıt cinsi farklı olsa da yazı ilk baştaki (1-6) nestalik yazıyla benzerlikleri var. 78a’da Camiu’l-elhan kitabının adı geçiyor. 78b’de görülen 12. Babdan sonraki yazı ilk baştaki nestalik yazıya benziyor. 87a-96 arası yine güzel nesih yazı. 97a ilk nestalik yazı tipinde hat beyaz kâğıtlarda devam ediyor, aynı yazının devam ettiği 99a kâğıtları ilk baştaki kâğıtlar gibi koyu renk ve buraya kadar olan kitabın ferağ kaydı, yazı ilk karaktere ait. Meragi’nin eserinin bittiğini gösteriyor ama eser adı belirtilmemiş. Aynı koyu renk devam eden kâğıtlarda ebcet harfle temsil edilen perdelerin karşılıkları tablosu bu kâğıtlara kaydedilmiş (kâğıtlar 101a’dan sonra tekrar beyazlaşıyor). Aynı sayfada ve devam eden sayfalarda bir kaç beste kaydı var. Bunlardan biri pençgâh makamında olup, Nuri Parmaksız’ın doktora tezinde Mirza Gazanfer’in olduğu görülen bir beste oluşu, bestenin XV-XVI. Yüzyılın ilk yarısında bilinen bir eser olduğunu göstermektedir. Bu sayfalarda ilgimi çeken ve okuyucularla hemen paylaşmayı düşündüğüm bir bilgi ile karşılaşıyorum. Bu koyu renkli sayfalarda gösterilen ebcet ve perde karşılıkları, perde transkripsiyonu tablosu aşağıdaki gibidir:
YENİ SİSTEMCİLER ANADOLU EDVARLARI DÖNEMİ
|
PERDELER TRANSKRİPSİYONU: XV. YÜZYIL
|
PERDE ADI
|
HARF
|
HARF
|
PERDE ADI
|
YEGÂH
|
A ( ا )
|
YH ( يح )
|
NEVA
|
BAYATİ
|
B (ب )
|
YT ( يط)
|
TİZ BAYATİ
|
HİSAR
|
C (ج)
|
K ( ك )
|
TİZ HİSAR
|
AŞİRAN
|
D (د)
|
KA ( كا)
|
HÜSEYNİ
|
ACEM
|
h ( ه )
|
KB ( كب)
|
TİZ ACEM [ve] EVC
|
IRAK
|
V (و )
|
---
|
---
|
MAHUR
|
Z (ز )
|
KC ( كج )
|
TİZ MAHUR
|
RAST
|
H ( ح )
|
KD ( كد )
|
GERDANİYE
|
ZENGULE
|
T ( ط )
|
Kh ( كه )
|
TİZ ZENGULE
|
REHAVİ
|
Y (ي )
|
KV ( كو )
|
TİZ REHAVİ
|
DÜGÂH
|
YA ( يا)
|
KZ ( كز )
|
MUHAYYER
|
NİHAVEND
|
YB يب))
|
KH ( كح)
|
TİZ NİHAVEND
|
SEGÂH
|
YC يج) )
|
KT ( كط )
|
TİZ SEGÂH
|
BUSELİK
|
YD يد) )
|
L ( ل)
|
TİZ BUSELİK
|
ÇARGÂH
|
Yh ( يه)
|
LA ( لا)
|
TİZ ÇARGÂH
|
SABA
|
YV ( يو)
|
LB ( لب)
|
TİZ SABA
|
HİCAZ
|
YZ ( يز)
|
LC ( لج)
|
TİZ UZZAL
|
NEVA
|
YH ( يح)
|
LD ( لد)
|
TİZ NEVA
|
-----
|
-----
|
Lh ( له )
|
TİZ [tiz] BAYATİ
|
Aynı sayfada görülen ud tellerinin düzen çiziminde gösterilen perdeler, sırasıyla:
1-Bam-A perdesi için YEGAH,
2-Mesles-H perdesi için RAST,
3-Mesna-Yh perdesi için ÇARGAH,
4-Zir -KB perdesi için sadece EVC,
5-Had -KT perdesi için TİZ SEGAH,
perdeleri yazılmıştır. Bu perde transkripsiyon bilgisi de yukardaki perdelerin udda kullanımına ışık tutmaktadır. Tabloda görülen “acem-evc” yazımının yazmada görüldüğü gibi peşpeşe değil ayrı ayrı yani “acem” ve “evc” perdeleri olarak yazılması gerektiğine bu ud perdelerinden 4.sü ışık tutmaktadır, burada da “evc” perdesinin ebced karşılığı “KB” olarak gösterilmektedir. Bu sebeple biz de tabloda aslına uygun olarak birbirinden ayırmadık ama aralarına “ve” ilave ettik.
Perdeler ve karşılıkları ile ilgili Abdülbaki Nasır Dede ve Müzik Yazısı Tahririye (2009, Nilgün D. Dişiaçıkla birlikte) adlı eserde karşılaşmış ve Nasır Dede’nin anlayışına göre perdeler yazılmıştı. Daha sonra bir eserin çevirisiyle (Meragi’den II. Murad’a Müziğin Maksatları, Ataturk Kültür Merkezi yay) ilgili tekrar karşıma çıkmış ve bazı arkadaşlara bu konuyu danışmıştım. Şimdi bir başka yazmada karşıma çıkan perde karşılıkları tablosu hemen ilgimi çekti.
Müzikoloji için bu tablonun bize sunduğu perde karşılıkları bilgisi yanında bu bilginin zamanı da önemlidir. Bu perdelerin yazım tarihi ne zaman olabilir? Perdeleri yazan kim olabilir? Konunun uzmanı mıdır? İcra açısından bu transkripsiyon bir anlam ifade eder mi?
Mecmuanın içinde “Emir b. Hızır Mali Karamani Mevlevi”nin bir müstensih katip olduğunu Kenzut’tuhaf adlı eseri istinsah ettiği anlaşılmaktadır. Eserde her hangi bir tarihe rastlanmamıştır. Daha önce bu ismi M. R. Gazimihal’in bir makalesinde görmüştüm. XIV. Yüzyıl yazarı olduğundan bahsediyordu. Zaten “Karamani” ve “Mali” nisbesi onun Karamanoğlulları zamanında da yaşadığını göstermekte ve mali işlerle ilgilendiği izlenimi vermektedir. Adında görülen “Mevlevi” nisbesi de bizim için önem taşımaktadır. Eserin Karaman’da yazıldığını söyleyebiliriz. Aynı yazı karakterinden mecmuada bulunan Meragi’nin eseri, bazı güfte kayıtları, Kenzut-tuhaf adlı eserin Emir Karamani tarafından yazıldığı ve kâğıt özelliği bize XIV. Yüzyıl katibi olabileceği fikrini desteklemektedir. Eserin bazı sayfalarının yeniden yazılması kitabın yenilendiğini göstermektedir. Kitabın son sayfalarında Sultan Murat ve İbrahim’in adlarının geçtiği birer ahidname yer almaktadır. Yenilemenin 17. Yüzyuılda yapılmış olabileceği söylenebilir. Emir b. Hızır Mali’den Selçuklu Topraklarında Müzik (Konya Valiliği yay. 2015) adlı eserde de sözünü etmiş, M.R.Gazimihal’in verdiği bilgilerden yararlanmıştım.
Mecmuanın içinde yer alan diğer eser yine Emir Mali Mevlevi tarafından istinsah edilmiş. Eserin giriş kısmında ve ferağ kaydında Abdülkadir Meragi’nin adı görülmektedir. Acaba bu eser Meragi’nin yeni bir eseri mi, bilinen eserlerinin bir kopyası mı? Yapılan karşılaştırmada eserin giriş duası Makasıdul-elhan ile aynıdır. Buradan hemen Makasıdül-elhan nüshası olduğu iddia edilebilirdi. Fakat buna karar vermek için iyi bir karşılaştırma yapılmalıdır. Emir Mevlevi nüshasının tarihi 838/1435 tarihli ve Anadolu’da Karamanlılar zamanında istinsah edilmiş. Kitap XV. Yüzyıl başlarında Timurlulardan Şahruh Bahadır için yazılmış, Makasıd nüshalarındaki 12 babla neredeyse aynı başlıkları taşımaktadır. Fakat daha önce Meragi eserlerinin birbirlerinin nüshası olup olmadığı iyi bir karşılaştırma ile anlaşılabileceğini belirtmiştim. Hatta bilinenin aksine Kitab-ı Lahniyye’yi, Makasıd nüshası, dolayısıyla eseri ile aynı sayılmayacağını, sayılmaması gerektiğini belirtmiştim. Nitekim bu eserin Makasıd’la yapılan karşılaştırmasında ortak giriş duası ve bazı cümlelerin aynı olmasıyla birlikte, metin cümlelerinde ve düzenlemede bazı farklılıklar olduğu görülmüştür. Bu farklar ve benzerlikler bize kitabın Cami’den sonra yazıldığını (kitapta Camiül-elhan adlı eserine atıf var), Lahniyye’den önce yazılmış olması gerektiğini göstermektedir (bu nüshada Makasıdu’l-elhan nüshalarında görülen “Kitab-ı Lahniyye” adı geçmemektedir). Bu eserin 1418 tarihli Kitab-ı Lahniyye’den önce, 1415 tarihli Camiu’l-elhan nüshasından sonra yazılmış olmalıdır. Emir Mevlevi, nüshasında yer alan çalgılar bölümü Makasıd’dan daha zengindir. Cami’den sonra yazdığı eserlerin girişlerinde ifade ettiği gibi bu eserin adına “Mustasar Der İlm-i Musiki” denilmesi yerinde olacaktır. Makasıd veya Lahniyye ile karışmaması ancak böyle sağlanabilir. Yukardaki perde transkripsiyon cetveli bu eserin sonunda yer almaktadır ve Meragi’nin eserinden bağımsızdır. Bu durumda perdeler transkripsiyonunu gösteren cetveli Emir Mali’nin yaptığı veya Yeni Sistemciler Anadolu Edvarları geleneğinden bir müzisyenin yazdığı düşünülebilir.
Yazmanın bir yerinde “Hüseyin Baykara zamanında Arabi ve Farisi kâr, nakş, savt, amel bağlayan üstatların esamileridir ki zikr olunur. Allah onların gayretlerini mükâfatlandırsın, Abdülmümin Zayfur, Abdürrahim Esmai, Ali Can, Ali Kirmani, Ali Sitai, Hürrem Şah diye bilinen Hacı Sa’d Ayguli, Hoca Abdülkadir, Hüseyin Müstehil, Mehemmed Siyah, Mirza Gazanfer, Nasreddin iskenderani, Rıdvan Şah, Salgur Şah Udi, Şems-i Rumi, Şeyh Safa-yı Semerkandi, Şihab Mardini” bilgisi verilmektedir. Bu cümlede dikkat çeken “bağlayan” kelimesinin yani “besteleyen” anlamında kullanılmasıdır (XV. Yüzyılda “murabba bağlamak” teriminin “müzik eseri bestelemek” anlamında kullanıldığı edebiyat alanından Yrd. Doç. Dr. Kamil Akarsu tarafından tespit edilmişti). Hüseyin Baykara’nın 1556’da ölümünü düşünürsek, bu notla XVI. Yüzyıl Anadolu Türkçesinde de aynı anlamda kullanılmış olduğunu anlıyoruz. Burada isimler alfabetik olarak verilmiştir. Bu isimlerden bazıları Şems-i Rumi güfte mecmuasını incelediğim zamanlarda kim olduklarını araştırdığım isimlerdi. Bu isimlerin hepsi Hüseyin Baykara zamanında yaşayıp yaşamadıklarının ayrıca araştırılması gerekmektedir. Çünkü en azından Hoca Abdülkadir diye bahsedilen kişi eğer Abdülkadir Meragi ise Hüseyin Baykara ile aynı dönemde yaşamamış oldukları bilinmektedir. Meragi, Hüseyin Baykara dört yaşında iken ölmüştü, “Hüseyin Baykara zamanında” ifadesi “Hüseyin Baykara’ya yakın zamanın üstadları” anlamında anlaşılmalıdır. Nitekim benzer şüpheler Ali Sitai, Rıdvan Şah için de söylenebilir. Bu listeden hareketle, eğer Anadolu’da bilgi bu listede verilen şekilde yaygın ise, Evliya Çelebi zamanında bile söylenen “Hüseyin Baykara fasıl meclisleri” konusu yeniden gözden geçirilmelidir.
Yukardaki perde transkripsiyonu/perdeler tablosu XIV. Yüzyılda yani 1435 yılında yapılmış, böylece Türk Müziği Tarihinde Yeni Sistemci Anadolu Edvarları Döneminin perde anlayışı hakkında ilk bilgi sunan belge bulunmuş oluyor. İşte bu belge bize Anadolu müziği anlayışının diğer Orta Doğu ülkelerinden ayıran bir diğer özelliğini göstermektedir.
8 Mart Dünya kadınlar günü kutlu olsun.
Dünya Kadınlar gününü önemsiyorum. Çünkü kadın ve erkeğin uzlaşmış bir dünya oluşturması mümkün. Ama nasıl?
Uzlaşmış bir toplumda kadın haklarına saygıyı atalarımız sevgi, saygı, anlayış şeklinde formüle etmişler. İşte bu bir medeni anlayışın formülüdür.
Dünya kadınlar günü dolayısıyla çeşitli kadın hakları savunucuları yürüyüşler, duyurular düzenliyorlar. Herhalde dikkat etmişlerdir.
Bugünlerde Las Vegas'da bütün dünyanın kitlendiği bir kadın boks karşılaşması yapıldı. Bu müsabakanın oluşması, gelişmesi vs. arkasında onlarca şirket, insan gücü. Bu boks maçı neyi temsil ediyor. Bir kadın tarafından bir başkasının dövülmesini mi? Dünyanın en güçlü kadınının ortaya çıkarılmasını mı? Yoksa barışçıl demokrasi söylemlerinin temsili mi? Bir kaç dünya zenginin keyiflerinin sonucu mu? Yoksa Batı medeniyetinin temsili mi? Hem kadın hakları savunucusu hem de eşitlikçi anayasa yapıcıların, medeniyet inşasıyla uğraşanların görmesi gereken bir gerçek değil mi? Roma gladyatör anlayışından bu boks maçlarının ne farkı var?
Recep USLU