Atatürk Kültür Merkezi son zamanlarda müzik tarihimizin kaynaklarından birini daha yayınladı. Elimde Mehmet Tıraşçı’nın çalışması var. Adı bir hayli uzun: Keşfü’l-hümûm ve’l-kürab fi şerhi âleti’t-tarab (: Musiki âletlerinin açıklanmasında önemli ve zor meselelerin izahı). Arapça bir eser, ama artık Türkçesi de var. Mısır’da yazılmış. Memlukler dönemine ait. Bilindiği üzere Memlukler Türk devleti. Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferini hatırlayalım (1520), o zaman Osmanlıya tabi olmuşlardı. Keşfü’l-hümûm, Batı müzikologlarının da kullandığı bu eser Yavuz öncesine ait bir müzikoloji kaynağıdır.
Yayınlanan kitabın hazırlanış yöntemi, özellikle inceleme kısmı sistematik müzikoloji yöntemidir. Eserdeki bilgiler modern Türk müzikolojisinin ihtiyacına göre düzenlenmiştir. Özellikle ilk üç bölümü. Dördüncü bölüm (s. 61-90) eserin Arapçadan Türkçeye çevirisi. En sonunda yer alan beşinci bölümde Arapça metin tıpkıbasım (s. 185-574) halinde verilmiş. Bunun en önemli sebebi Arapça yazmasının okunaklı ve daha önce basılmamış olmasıdır. İlave olarak okuyucu tarafından tercümenin karşılaştırmasına imkan vermektedir.
Eserin sistematik müzikoloji yöntemiyle incelenmesinde hangi başlıklara yer verilmiş? Önsöz, kısaltmalar, içindekiler, giriş: kitabın amacı ve önemi, çalışmanın metodu ve kaynakları, XV. Yüzyıla kadar musiki çalışmaları (Cahiliye, Sadr-ı İslam, Emeviler ve Abbasiler, nazariyatçılar –Farabi, İhvan-ı Safa, İbn Sina, Urmevi, Tusi ve XV-XVI. Yüzyılda nazariyatlar-). Birinci bölümde eserin fiziki özellikleri, ne zaman ve niçin yazıldığı, içeriği, kaynakları, eserde geçen isimler (peygamberler, sahabiler, musikişinaslar, şairler, filozoflar, yöneticiler, din adamları yani fakihler ve arifler), eser hakkında yanlış bilinenler. İkinci bölüm eserde musiki felsefesi ve nazariyatına ayrılmış. Burada esere etki eden felsefi görüşler (eserin musiki düşüncesi, musiki ve astroloji, musiki ve şifa veya sağlık), eserde nazariyat (ses ve perdeler, perdeler ve şubeler, cinsler, makamlar –on iki makam-, avazeler -altı avaze-, şiir, ika, komposizyon, hanende ve sazendenin vasıfları, toplu icra, musikinin dini hükmü). Üçüncü bölüm çalgılar ve çalgı yapımı hakkındadır. Araştırmacıya göre çalgılardan <on yedi adet çalgı adı geçmektedir> (s. 61, 63), alfabetik sırayla: def (cahiliye defi, Mısır defi, zilli def), ceres (çangil), çeng (çeng-acemi, çeng-mısri), kanun, kemençe, kopuztürki, mevsul (çifte kamış), musika (büyük erganun), nefir (borazangil), rebap-acemi, santur, şebbabe (ney çeşidi mevsulden türetilmiştir), şeşte (şeştar), şuaybiyye (miskalgil), tar (vurmalı defgil), ud, yürgül (küçük erganun). Ayrıntılara dikkat edilirse eserde daha fazla miktarda çalgıdan söz edilmektedir. Çalgılardan yedisi, yedi yıldıza nisbetle üstün çalgılardır: ud, çeng, kanun, tar (bir çeşit darbtınlak çalgı), şebbabe, rebap, şuaybiyye. Bunlardan sadece dördü tercih edilir: ud, kanun, çeng, def. Çalgı yapımında kullanılan malzemeler: bakır, ahşap, deri, kamış, ip, ipek, tel. Çalgılar ve hanendelerin birden yediye kadar birlikte çalmalarını anlatan bölümle eser biter. Eserin tercümesinden sonra tıpkıbasım, bazı yayınlarda görüldüğü gibi soldan sağa değil, Arapça diline uygun olarak doğru bir metotla sağdan sola doğru verilmiş. Kitabın tıpkıbasımı için doğru bir yöntem izlenmiş.
Keşfü’l-hümûm adlı eseri yayına hazırlayan M. Tıraşçı’nın bilgiyi sistemleştirmesinden inceleme ve tercümeye kadar iyi bir emek harcadığı, kendi ifadesiyle metinde edisyon kritik (s. 12) yaptığı anlaşılmaktadır. Bu çalışmaları ortaya koymak zordur. Bu araştırmalar ve çalışmalar sayesinde birçok bilgiye ulaşabiliyoruz. Tıraşçı’nın tespit ettiği hususların en önemlilerinden biri eserin adıyla ilgilidir, bu tespite göre anlaşılan müzik tarihinde <Keşfü’l-ğumûm> diye bir eser yok, <Keşfü’l-hümûm> adlı eserin adını yanlış değerlendirmekten kaynaklanan bir yaygın yanlıştır. Aynı yerde Tıraşçı eser hakkında bilinen bazı yanlış bilgilerden de söz etmektedir (s. 35-38). Shiloah, Ögel, Kaya, İhsanoğlu’nun gerek bilgi, gerek yazar ve eser adı, gerekse minyatürler hakkında hatalı aktarım ve değerlendirmeleri eleştiriyle yer almaktadır.
Yayında ilk dikkati çeken şey <içindekiler> (s. 7-8) listesidir, ama bu liste eser içindeki başlıkları tam olarak yansıtmamaktadır. Yukarıda yazılanlar eserde yazılan başlıklara göre düzenlendiği için, bu yazıdaki bazı başlıkları <içindekiler> listesinde göremeyebilirsiniz. Onun için eser baştan sona kadar okunmalıdır. Tıraşçı dokuz bölümden oluşan yazmanın içindekileri gayet güzel bir şekilde özetlemiştir (s. 28-30).
Çalışmanın <XVI. Yüzyıla kadar nazariyatlar> (s. 12-23) kısmı Türkiye’deki gelişmeleri kısmen karşılamaktadır, metinde ve dipnotlarda hatalı ve eksik bilgiler vardır. Konu dışında bir bölüm olduğu için değerlendirme ve eleştiride üzerinde durulmayacaktır.
Eserin Yazım Tarihi: Tıraşçı, girişte eserin XVI. yüzyılda yazılmış olabileceğini söylerken, çalışmanın sonucunda XIV. yüzyılda yazılmış olabileceğini, s. 575’de belirtiyor. Eserin 1341’den sonra yazılmış olabileceği ihtimalinden söz etmektedir. Kanaatimce eserin zahriyesi yazım tarihinin 1341 yılında Memluk meliki Ebubekir’in kütüphanesi için yazılmış olduğunu göstermektedir.
Eserin Yazarı: Anonim.
Eserin konusu: Organoloji ağırlıklıdır. Tıraşçı’nın belirttiği gibi bu eserde, nazariyatı ilgilendiren bazı temel bilgiler verilmekle birlikte <müzik nazariyatı> denecek bilgiler yer almaz (sonuç s. 575), yani bazı makam isimleri geçmekle birlikte makamların tariflerine, dörtlü ve beşlilerden oluşan cinslere (s. 50), doğru düzgün ika (s. 55) bilgilerine yer verilmemiştir. Bu sebepten eser müzikolojik bir kaynak olmakla birlikte bir nazariyat eseri olarak değerlendirilemez. Eserde nağmelerin telifi (bestelenmesi), tasnif (müzik biçimi oluşturması), tahsin (süsleme), telhin (nakşetme-ikai terennüm) konularına nasıl eserinde yer vermiş? Tıraşçı bunları müzik biçimleri olarak değerlendirmiştir (s. 577). Eserin genel havası müzik hakkında bazı tarihi bilgiler, çalgıların tanıtımı ve yapımı, müzik mitoloji, müzik kozmoloji, müzik fetvaları üzerine yoğunlaşmaktadır. Bir çeşit makam sınıflandırması olan eserdeki makamlar, avazeler ve şubeler listelerindeki isim farklılıklar için kitaba müracaat edilmelidir, Tıraşçı (s. 50-53) bu konuları yeterince açıklamıştır. Tıraşçı’nın dikkat çektiği gibi çalgılarla ilgili olmasına rağmen (s. 576) eserde çalgı sınıflandırmasından söz edilmez (s. 61). Anonim yazar udu önemsemekte ve kamil saz olduğunun farkındadır. Eserinde ilk fasıl uddur. Ud, def, ney, santur, rebab, şuaybiyye gibi çalgılar hakkında anlatılanları bölümler halinde yer vermiştir.
Metot olarak bir eserde geçen isimleri bir araya getirmek yazarın adını vermediği kaynaklarını tespit için birer ipucu olabilirler. Tıraşçı da şahıs isimleri (s. 31-35) konusuna önem vermiştir. Ancak bu eserde anlatılan Farabi ve Harizmi, meşhur olan Farabi ile Harizmi’den bambaşka kişiler olduğu anlaşılmaktadır. Harizmi’nin Arapça eserindeki musiki bilgilerin yayınlanan Türkçesiyle (1999) bilgiler karşılaştırıldığında bambaşka bir isim zinciri ve müzik bilgileri olduğu görülebilmektedir. Farabi’nin ve Harizmi’nin verdiği ad zincirini İslam ansiklopedisindeki ad zinciri ile karşılaştırdığımızda farkı kolayca anlayabiliyoruz. Yazarın bahsettiği kişiler ya başka birileri veya hayali kişiler olmalıdır.
Mehmet Tıraşcı’yı bu büyük emek ürünü olan müzikoloji çalışmasından dolayı tebrik eder, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığından bu tür kaynak yayınların yayınlanmasına önem verdiği için devamını dilerim. Keşfü’l-humum (1341) adlı eser müzikoloji kadar, müzik tarihini, organolojiyi (çalgılar ve çalgı yapımını), müzik eleştirisini, müzik mitolojisini, müzik ve astronomi/ astroloji/ kozmolojiyi, müzikterapiyi/anatomiyi, toplu müzik icrasını, hanende ve sazende müzisyen ahlakı tarihini, Arap edebiyat tarihini, Mısır müzik tarihini, Memluklu tarihini, fıkıh tarihini, kültür tarihini, minyatür tarihini veya sanat tarihini, tasavvuf tarihini de ilgilendirmektedir.