Bugün Nayi Osman DEDE’den söz edeceğim. Müzikolojide çok önemli bir yeri var. Ebced notasıyla eserler yazmış olması, müzik tarihimizde önemli bir buluştur. Önünüzde hiç bir örnek yokken yeni şeyler yapmak, tarih yazmak bu değil midir?
Müzik notasyonu, notasyon olarak kelimeyi kullanıyoruz. Terimin doğrusu müzik yazısıdır, ama bu terimin iki kelimeden oluşumu kullanımı zorlaştırmaktadır. İkinci bir husus, tahrir-i musiki bizim çok da umurumuzda olmamış.
İşte müziği yazmayı umursayanlardan biri Osman Dede’dir. Ansiklopedik bilgilere göre neyzendir, Gavsi Ahmed Dede’den ney dersleri almış, neyzenliğini geliştirmiş, daha sonra neyzenbaşı olmuştur. Hayatını hep İstanbul'da geçirdiği anlaşılmaktadır.
İstanbul dışına çıkıp çıkmadığı demek ki bilinmiyor. Niye çıksın ki. Memnun olduğu hayat İstanbul'da var. Galata Mevlevihanesi'nde yaşamaktadır. Sufi hayatın merkezindedir. Müzik hayatının merkezindedir. Fakat hayat malum inişli çıkışlı. Zamanın padişahı geleceksin derse, gitmemenin imkanı yoktur. Acaba sık sık müzik sohbetleri yapan Sultan IV. Mehmet onu saraya davet etmemiş midir? Bilmiyoruz. Sultan IV. Mehmed’in Gavsi Ahmed Dede ile ilişkisi olduğunu biliyoruz, böyle başarılı bir neyzeni saraya davet etmemiş olması da ilginç.
Elbette arada bir şeyler olmuş olabilir. Daha geçenlerde bulduğum bir bilgiden yola çıkarak Neyzen Osman Dede’nin İstanbul dışına çıktığını kaleme aldım. Evet kaynaklara göre Neyzen Osman Dede başarısının teşvik primi olarak, Edirne’ye davet edilmiş, masrafları karşılanmış ve Edirne’ye gitmiş, Sultan IV. Mehmed’in Edirne’de düzenlediği o muhteşem sünnet ve evlilik törenine katılmış. Edirne’de düzenlenen bu düğün ve şenlikte padişahın huzurundaki zamanın pek çok ünlü müzisyeni arasında ney üflemiş, taksim ve peşrev çalmış, belki Mevlevi ayini yapılmıştır. Her ne kadar Özdemir Nutku’nun yazdığı ünlü IV. Mehmed’in Edirne Şenliği 1675 (Türk Tarih Kurumu yay 1972) adlı kitapta Nayi Osman Dede’nin (o zamanlar derviş) adı geçmese de konuyla ilgili birinci elden kaynaklar öyle söylüyor (bk. Yegah Müzik Dergisi, sy. 2, Aralık 2018).
2019 yılına girerken yazdığım yazıda Yalçın Çetinkaya’nın adını anmıştım. Beni aradı ve yazıyı hatırlayamadığını söyledi. Hangi yazı olduğu önemli değil zaten, önemli olan ondan öğrendiğim bir bilgiyi hatırlamış ve bana öğretmiş olduğu bir harflik bilgiyi uygulamış olmam.
Arkadaşlarım beni zaman zaman uyarıyorlar, köşede çok uzun yazıyorsun diye. Benim amacım köşe yazısı yazmak değil. Bu köşede Müzikoloji alanını ilgilendiren ve biriktirdiğim, birer makale haline getirmeğe vaktim olmadığı için dikkatimi çeken bulgularımı paylaşmak, bu alanda doğru yapılanları takdir etmek, bu platformda kendi hatalarımı müzikoloji adına düzeltmek, kendimle yüzleşmek, dostlara ve okuyucularıma yardımcı olmak, zaman zaman kişisel ve toplumsal düşüncelerimi paylaşmaktır. Farkında olmadan bazı gerçeklere dikkat çektiğimi, yazının altına not bırakanlardan, bana çeşitli yöntemlerle ulaşan dönütlerden anlayabiliyorum.
Mesela bundan bir kaç yıl önce Akademik Teşvik yasasından memnuniyetimi ifade etmiştim. İki yılda bu teşvik iyice küçüldü, akademik zahmet oldu. Üç kuruş almak için her şeyi ispat etme zorunluluğu. Oysa yasada memurun beyanı esastır kuralı var, ne oldu, bu yasaya. O zamanlar uyarmıştım, müzik alanında atıfları takip edecek bir sistem yok, kendi çabalarımızla buluyoruz diye, şimdi ispat etme zorunluluğu. Geçen sene aldığın teşviki bu yıl ispat etmek için harcayacaksın. Beyanı esas olması gereken akademisyen ispat edemediklerinin parasını alamıyacak, ülke yararına bir iş yapacak ama ülke yararına olduğunu bir de ispat edecek. Teşvik kadar çalışacak. Bazı alanlarda sadece makale yazma imkanı var, diğer imkanlar yok. O zaman 100 puan biriktirecek ama makale için 30 puanlık teşvik alacak. Eser yayınlamalar için getirilen kısıtlamalar falan. Yani yazmasaydı, bilimsel gelişme için çok çalışmak yanlışına düşmüş durumu. Geçen sene bir saatlik radyo programına 13 kusur puan veriliyordu, bu sene kuşa dönmüş, 2,25 puan. Akademisyen bileydi altı program yapardı, makale yazmazdı. Böyle sınırlamak ve yönlendirmek olur mu? Bunları önceden ilan et, sonra iste. Özetle akademik teşviği kuşlar kapmış çoktan. Enflasyondan söz etmiyorum bile. Yükseköğretim Kurumu Sekreterliğine duyurulur.
Kalın sağlıcakla.