Tenekeci Mahmut Güzelgöz'ün youtube'de bir gazeli var. Ünlü şair Fehim-i Kadim'in:
“Yanıp bir nar-ı ruhsara çırağan olduğun var mı?
Senin pervaneveş şem'a şebistan olduğun var mı?
Demişsin ey saba yok bağ-ı dilde sünbül-i efkar
Heva-yi zülf-i yar ile perişan olduğun var mı?”
diye devam eden efkar ve sitem dolu şiirini, rahmetli Tenekeci Mahmud'un okuduğu gazel müzik biçimini youtubedan dinleyebildiğimiz şu günlerde, bir kaç şiirini de Itri'nin bestelediğini biliyor muydunuz?
Fehim-i Kadim (ö. 1647), Klasik Türk müziği/ Ortadoğu Klasik Müzik döneminin önemli şairlerinden biridir.
Fehim-i Kadim, 1629-1647 yılları arasında Yenikapı Mevlevihanesi'nde faaliyet göstermiş Sabuhî Ahmed Dede'nin meclislerinde bulunmuştur. Ondan istifade eden şairler arasında idi.
Fehim-i Kadim'in Divan'ı yayınlanmıştır. Edebiyat çevresinde Fehim-i Kadim, genellikle hüzünlü anları, aşk acısını, sevgiliye sitemi, ayrılık ve gurbeti tasvirde usta bir şair olduğu kabul edilir.
Müzikoloji tespitlerine göre ilk kapsamlı Türkçe müzik güfteleri barındıran bir güfte mecmuası eseri yazan Hafız Post, 1660-66’li yıllarda Fehim’i Kadim’in şiirlerinden beste yapanları eserinde kaydetmiştir. Bunlar arasında Küçük İmam, Çömlekçizde Recep, Na’na Çelebi, Buhurizade’nin besteleri göze çarpmaktadır.
Evet! Klasik müzik bestekarı Buhurizade Mustafa Itri, Fehim-i Kadim'in şiirlerinden bir kaçını bestelemiştir.
Fehim-i Kadim'in şiirlerinden biri olan <Sanman ki mugân zâhide peymâne sunarlar / Bir güldür o kim zümre-i rindâne sunarlar>nın sözlerini Buhurizadelik döneminde hisar semai usulde bestelemiştir, yani bu onun ilk bestelerinden biridir. Hafız Post güfte mecmuasında onun bu bestesini kaydetmiştir. Doç. Dr. Ali Tan'ın arşivindeki tarihi ve yazarı bilinen nadir güfte mecmualarından biri olan Mustafa Ağa güfte mecmuasında da bu beste kayıtlıdır. Doç. Dr. Ali Tan “Itri'nin İzinde” (2012) adlı yayınında bu güfteyi yayınlamıştır. Şiirin bazı kaynaklarda Nabi'ye ait olduğu yazılması bir hata olmalıdır.
Fehim-i Kadim'in “Her bir büta gönlüm ki sanem-hânelik eyler/ Her bezm-i safânıza kâşânelik eyler” şiiri, zamanın en önemli bestecilerinden, adı Itri ile birlikte anılan Çömlekçizade Recep tarafından yapılmış uşşak-sakil bestesi Hafız Post tarafından kaydedilmiştir. Aynı şiirin “Her kâküle sad-pâre gönül şânelik eyler” diye başlayan beyitlerini ise Itri, şiirin bu kısmını acem fahte usulünde bestelemiştir. Hekimbaşı mecmuasında kayıtlı olması, beste tarihinin 1675 sonrası yani Itri mahlası aldıktan sonraki dönem bestelerinden olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca Itri'nin şiirin bir kısım beyitlerini seçmesi, Çömlekçizade Receb'in bestesini de bildiğini ve şiirin besteye alınmamış başka beyitlerini tercih ettiğini göstermektedir. Klasik müziğin usta bestekarı Itri'nin bu bestesinin notası günümüze gelmiştir: TRT, arşiv no. 9211; Beste seslendirilmiştir: Boyut Müzik “Osmanlının Sesleri Buhûrîzâde Mustafa Efendi” CD, 2000, nr. 7.
Fehîm -i Kadim'in “Nedür ol nigâh-ı pür-çîn nedür ol nühüfte hande / Bu revîş bu tarz-ı enîn eder ehl-i aşkı bende” diye başlayan şiirini Itri, acem semai nakış olarak bestelemiştir ve bu bestesi de Hafız Post güfte mecmuasında yoktur. Hekimbaşı Mecmuasında kaydedilmiş olması Itri'nin yaşlılık döneminde yaptığı bestelerden biri olduğuna işaret etmektedir. Bu besteleri için 2015’te yayınlanan Mustafa Itri Buhurizade Panoraması (www.morebooks.de, e-kitap) adlı kitapta ayrıntılı bilgiler vardır.
Türk müziği, hatta içinde bulunduğu Ortadoğu müziğinin büyük bestekarı Itri'nin hayatı UNESCO'nun Itri yılı ilan ettiğinden beri ilgi noktam oldu. Onu Ortadoğu müziği tarihinin Klasik Müzik dönemi büyük bestekarları arasında anışım her üç dilde müzik eseri bestelemesinden kaynaklanmaktadır. İlk akla gelen soru diğer milletler bunu takdir ediyorlar mıydı? Buna “Evet” diyebilirim. Çünkü o hem Arapça hem Farsça besteler yapmış, bu besteler Osmanlı tebaası içindeki Araplar ve Fars asıllılar, hatta edebiyatlarını temsil eden elit kesim tarafından takdir edilmiştir. İşte tekbiri, işte Mevlevi ayini, işte Neva karı. İran şairi Saib-i Tebrizi'nin Der mevc-i perişân-i mâ diye başlayan Farsça şiirini Itri bestelemiş ve uzun süre bu beste sarayda ve Mevlevihanelerde okunmuştu. Cami Ahmet Dede'nin ölümünün ardından bestelediği Segah Mevlevi Ayini Farsça idi ve bu ayinin genellikle vefat eden Dede'lerin ardından yapılan anma gecelerinde icra edildiği Mevlevi geleneğinde hala bilinir. Günümüzde iyi bir tanıtım yapılsa, diğer kültürlerin de kabul edebilecekleri düşünülebilir.
Gelelim Itri ve ihtilaller konusuna.
Osmanlılarda bir çeşit ihtilal olan padişahı tahttan indirme vardı ve buna “hall etme” deniyordu.
Acaba, bestekar ve şair Itri, yaşadığı 1633-1712 yılları sırasında kaç ihtilal görmüştü?
Yaygın olarak bilinenin aksine 1633 yılında doğduğu tahmin edilen Buhurizade Itri, 15 yaşlarında saraya girdi (1648).
Buhurizade Itri'nin saraya girişi bir ihtilal sonucudur. Yanlış anlaşılmasın, kendisinin ihtilalle bir ilgisi yoktu. Bu ihtilalde padişah İbrahim tahttan indirilmiş yerine oğlu IV. Mehmet geçirilmişti. O sırada IV. Mehmet, 7-8 yaşlarındaydı. Itri saraya hanende ve katip olarak alındı. İbrahim'in hal edilme sebebi tarihçilerce “idari yetersizliği, akli denge problemi” olarak gösterilir (Not: Burada “Halil İnalcık üstad bunu daha iyi bilir” diye yazmıştım ama bu yazı daha yayınlanmadan usta tarihçi vefat etti). Konumuz siyasi tarih olmadığı için ihtilallerin sebepleri ve ayrıntıları üzerinde durmayacağım. Sadece İbrahim'in saltanatının başlangıcında sarayda var olan müzisyenleri zamanla dağıttığı söylenir.
Buhurizade Itri saraya girdikten bir kaç sene sonra bir ihtilal girişimi daha oldu ve IV. Mehmet öldürülmek istendi. Bu girişimin ardında olan isim, sarayın Valide Sultan'ı tespit edildi ve Kösem Sultan 1651'de cezalandırılarak öldürüldü. Bu olaydan sonra Itri, hayatı tehlike altında görülen 10 yaşındaki IV. Mehmet'e nedim olmak üzere görevlendirildi. Itri o sıralarda 18 yaşlarında idi. Nedim olarak seçilmesi sesinin gürlüğü ve güzelliği yanında fiziki yapısının güçlü olması denebilir. Yine bu sıralarda Santuri Ali Ufki'nin saraydan çerağ edilmesini, ona özgürlük verilmesini, bu olayda yararlılık göstermesine bağlanmaktadır. Çünkü kitabını tam da bu sıralarda derleyip toparlamış, sarayın güzel yazı sahibi hattat katiplerinden birine yazdırmıştı, Mecmua-yı Saz u Söz'ü 1650’de toparlamıştı.
1656'da IV. Mehmet'i tahtan indirme teşebbüsü yeniden yaşandı, istihbarat iyi çalıştı, girişim önlendi, asiler cezalandırıldı. Yeniçerilerin bu ayaklanması tarihte “Vaka-i Vakvakiyye” (Çınar ağacı vakası) diye anılır.
1665 Topkapı Sarayı yangınının ardında kimler olduğu hala belli değildir. Bu bir ihtilal girişimi miydi, yoksa neydi? IV. Mehmet, sarayı yeniden inşa ettirdi, bu sefer sarayın yeniden inşasında demir kasnaklar kullanıldı.
IV. Mehmet zamanının son darbe girişimi 1687'de oldu ve hal edildi. Bu ihtilale pek çok gerekçe ileri sürülür. 1683 viyana bozgunu, toprak kayıpları, ekonomik düşüş, Yeniçerilerin maaşlarını almakta zorluk çekmeleri sonucu, padişahın aşırı av merakı vs. Edirne'de başlayan isyan 1687'de 46 yaşlarındaki IV. Mehmet'in halli ile son buldu. Yerine 45 yaşında olan II. Süleyman getirildi. IV. Mehmet öldürülmedi, hapis hayatına alındı.
Kantemiroğlu başta olmak üzere tarih ve müzik tarihi eleştirmenleri, kendisi bir müzisyen olmasa da Türk müziğinin IV. Mehmet zamanında ilerlediğini, geliştiğini söylerler. Bu tespitle IV. Mehmet'in halli ile Türk müziği önemli bir destekçisini kaybetmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu sırada 55 yaşlarındaki şair ve müzisyen Itri saraydan uzaklaştırılmadı. Önceleri, biraz itibar kaybetmiş olsa bile, istiska hastalığından birbiri ardınca ölen padişahlar, II. Süleyman ve II. Ahmet, ona ve sanatına değer vermeğe devam ettiler, itibarlarını daima üzerine çekmeği başardı. Esirciler kethüdalığı görevinden azledilmedi. Enderun'da musiki hocalığı devam etti. II. Ahmet, Kantemiroğlu'nun 1691'de Kitab-ı İlmü musiki adlı müzik nazariyatı kitabını yazdığında padişahtı. II. Mustafa, dini müziği o kadar severdi ki kendi bestelediği salaların camilerde okunmasını emretmişti.
1703'te Edirne'de sipahilerin ayaklanması ile 40 yaşlarında olan II. Mustafa tahttan indirildi (tahttan indirildiği sene öldü), yerine onun öz kardeşi 30 yaşlarındaki III. Ahmet getirildi. Itri bu sıralarda 70 yaşlarında idi.
Dikkat edilirse padişahlar, en verimli çağları olabilecek bir yaşta hal ediliyorlar, 40-45 yaşlarında. Gerekçeler devletin bütünlüğüne yönelik tehlikeler üzerine değil.
Itri, bu olaydan yaklaşık on yıl sonra, 1712 yılının ilk ayında öldü, altı önemli ihtilal görmüştü. Mevlevi muhibbi olması dolayısıyla Yenikapı Mevlevihanesi civarına gömüldü.
Itri'nin Fehim-i Kadim'in şiirlerinden yaptığı bu bestelerine baktığımızda ne anlamalıyız? Bunu ortaya çıkarmak elbette çok zor ama genellikle “karamsarlığın şairi” olarak nitelendirilen Fehim-i Kadim'in şiirlerini ihtiyarlık döneminde bestelemiş olması dikkati çekici. Bu besteler Itri'nin yaşadığı ihtilaller ve onun yaşlılığı üzerinde bıraktığı derin psikolojiyi yansıtıyor olamaz mı?
İhtilallerden yara almadan kurtulmak mümkün mü? Yaşadığı endişeler, korkular, gelecek endişesi. Neyse ki Itri’nin hayati veya geçimine yönelik bir girişim olmamış. İhtilallerin durulduğu esnada “tüh yazık olmuş” denilen birçok durum açığa çıkmaktadır. Nitekim günümüzde birçok akademisyen “paralel” etkenle veya değil, yabancı dilden yara almış durumda.
Musikidergisi.com’un, 1. Sıradan verdiği haber dikkatinizi çekmiştir. Tübitak Başkan yardımcısı Prof. Dr. Abdullah Çavuşoğlu’nun nın attığı twitler, öğretim elemanlarının bildikleri veya bilmedikleri etkenleri gün yüzüne çıkarmaktadır. Hızlı akademisyenler ve önü tıkalı akademisyenler. Darbe kalkışması sonunda bir kez daha mağdur olanlar tablosu.
Gelecek yazımızda bir ihtilalin öldürdüğü Türk bestekarı kimdi?