Türkiye’de Türk müziği sanatına sahip çıkan üniversitelerden biri de İstanbul Medeniyet Üniversitesidir. Web sayfasında görüleceği gibi ilk defa bu yıl açılan bölüm, bugünlerde öğrenci kabullerine başlamıştır, başvurular 22 Temmuz’da son bulacak. Öğrenci kabul kayıtları devam ediyor. İşlemler tatil günleri bile online yapılabiliyor. Türk Musikisi Bölümü’ne 20 öğrenci alınacak. Müzikseverler için iyi bir fırsat. Fakat kayıt için son güne kalınmamalı.
Müzikseverler fakültelerin ve konservatuvarların müzik bölümü genel yetenek sınavlarını iyi takip etmeli ve hatta birbirlerine duyurmalılar.
Bugün müzikseverlerle biraz dertleşeceğim. Benim derdim müzikoloji. Dolayısıyla dertleşeceğim konu da müzikoloji olacaktır. Türkiye’de müzik ve müzikoloji alanında son on yılda önemli oranda canlanma olduğunu düşünüyorum. Kuşkusuz bu canlanmanın yeni kurulan üniversitelerin önemli bir yeri var. Fakat bu canlanmanın hala eksik tarafları var. Türkiye’nin içinde bulunduğu konum ve kültürel durum bir taraftan Batı, dolayısıyla Batı müziği ile yakından ilgilidir. Diğer taraftan Balkanlardan Orta Doğu’yla yani yakın komşularımızla; Uzak Doğuyla, Afrika Kıtası’nın kuzeyi ile ortak müzik tarihi ve ortak müzik kültürümüzle ilgilidir. Buna ilave olarak Afrika Kıtası’nın diğer bölgeleri ile ortak din kültürümüz vardır. Bütün bölgelerle dini, kültürel, ekonomik ve ticari yakınlaşmamız, bizim köklü bir kültür ve müzik politikası üretmemizi gerektiriyor.
Geleceğe yönelik iyi bir müzik politikası iyi yetişmiş müzikologları gerekli kılıyor. Çünkü bir müzikolog her şeyi bilemez. Yukardaki paragrafta kabaca çizilen Türkiye’nin dört veya beş bölgeyi ilgilendiren siyasi ve kültür politikası geliştiren araştırma merkezleri olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü birkaç tanesini biliyorum ama eğer yoksa mutlaka olmalı. Her bölgeyi ayrı ayrı değerlendirebilecek her bölgenin ekonomi, siyasi, kültürünü ve en önemlisi de müziğini ve trentlerini bilecek, yeni müzik eğilimleri politikası belirleyebilecek müzikologlara Türkiye’nin ihtiyacı var. Çağdaş müzikoloji bunu gerektirmektedir. Müzik bütün insanlıkla çok kolay kaynaşma sağlayacak güçlü bir iletişim aracıdır, siyaset ve müzikoloji bunu insanlık yararına kullanabilmelidir.
İTÜ TMDK müzikoloji bölümünün bir mensubu olarak alana girdim. Türkiye’de 14 müzikoloji bölümü var. Daha önce de bazı sonuçlarını paylaştığım İTÜ TMDK Müzikoloji Çalıştayı’ndan ortaya çıkan tablo bu. Fakat aynı tablodan çıkan başka sonuçlar da var. Benim tespit edebildiğim kadarı ile bu müzikolojilerin önemli bir kısmı ortak belirlenmiş bir hedefe/amaca/müzikoloji eğilimine sahip değiller. Hepsinin istediği “bilimsellik” olduğundan şüphem yok ama belirlenen veya istenen bilimsellik hedefi bir-iki kişi ile olacak bir hedef değildir. Kadro işidir, yetişmiş eleman işidir. Benim kastettiğim bu! yeterli sayıda yetişmiş eleman yok. Bu bir yana diğer taraftan bir başka soru: Bilimsel müzikoloji nasıl olur? Aslında “müzikoloji”nin bilimsel olması zorunludur. Dolayısı ile bölümün ayrıca “bilimsel müzikoloji” şeklinde belirtilmesi gerekmez. O halde müzikoloji teriminden kastedilen zaten bilimselliktir. Soruyu tekrarlayabiliriz “iyi bir müzikoloji nasıl olur?”. Yine olmadı. Çünkü “iyi” dememize gerek var mı? Kısaca sorumuz “müzikoloji nasıl olmalı?” sorusuyla kastettiğim “ideal bir müzikoloji nasıl olmalı?” sorusu üzerinde olacaktır. Çünkü iyi bir müzikoloğun yetişmesi de buna bağlıdır.
Müzikoloji, kendi eğitim amacına uygun bir eğitim programına sahip olmalı. O halde müzikolojinin bir eğitim amacı olmalı. Bu eğitim amacı da ülke gerçeklerine, ihtiyaçlarına ve dünya bilim anlayışına uygun olmalı, kültür dünyaları arasında köprü ama kendisi bilimsel olmalı. Müzikoloji, ülke gerçekleri açısından kendi ülkesinin toplumsal gerçeklerini göz ardı etmemelidir. Müzikoloji, müzikoloji bölümünden mezun öğretim elemanlarının verdikleri derslere hakim, alana araştırmaları ve fikirleriyle hizmet etmiş, kendilerini alanlarında kabul ettirmiş öğretim elemanlarının ders verdikleri bir bölüm olmalı. Bu ne demek oluyor? Yani müzik felsefesi verecek kişinin müzikoloji bölümünden mezun, müzik felsefesi alanında araştırmalar yapmış, müzik felsefesi konularında makaleler ve kitaplar yazmış, müzik felsefesi alanında fikirler üretmiş, müzik filozofları arasında takdir edilen öğretim elemanı olmalıdır. Bunu bütün müzikoloji derslerine yayın. Yani Osmanlı Türkçesi dersi verecek öğretim elemanı bile müzikoloji bölümünden mezun, müzikoloji öğrencisinin ihtiyacını bilen, ihtiyaçları tespit ederek müzikoloji öğrencisini yetiştirecek programa sahip, Osmanlı Türkçesi metinlerine hakim bir öğretim elemanı olmalı. Alanıyla ilgili makaleler ve kitaplar yazmış olmalı. Diğer dersleri bu şekilde düşünelim. Böyle bir müzikoloji bölümünün öğretim elemanları ayrıca ortak bir müzikoloji eğilimine ve alanına sahip olmaları gerekir. İşte tanımlanan öğretim elemanları tamamlansa bile (bugün Türkiye’de böyle bir müzikoloji bölümü olmadığını belirteyim. Hiçbir müzikoloji bölümü burada tanımlanan müzikoloji bölümüne uymamaktadır), ortak müzikoloji anlayışının gelişmesi ancak “ortak bilimsel müzikoloji” yaklaşımında yatmaktadır. Yukarda belirtmeye çalıştığım ideal müzikoloji bölümünden mezun olan ve ortak müzikoloji eğilimine sahip müzikoloji bölümleri bize ideal müzikoloji örnekleri olabilirler. Böyle bir müzikoloji nerede var?
Yukarda belirlemeye çalıştığım ideal “Müzikoloji bölümü”ne Türkiye’nin ihtiyacı var. Müzikoloji Bölümleri bu ideale doğru tırmanmaya, yapılanmaya çalışmalılar.
Burada belirtilen gerçekler ne anlama geliyor? Müzikoloji bölümleri, Türkiye’nin bir ihtiyacıdır, bir ihtiyaç olmaya devam edecekler, bugün değilse bile gelecekte ideal müzikoloji haline dönüşmeleri gerekmektedir. Batıdan örnek alınarak oluşturulan “kopya müzikolojiler”, kendileri bilimsel olamazlar. Çünkü Avrupa’nın müzikolojileri bütüncül bir Batı kültürüne hizmet için kurulmuşlardır. Bu anlayışın aşılması gerekir. Müzikoloji, tüm insanlığın yerel ile evrenseli birleştiren ortak bir “Medeniyet/Uygarlık” anlayışı üzerine kurulu olmalıdır. Sosyal medya ile gittikçe küçülen dünyada multikültürel oluşumlar bunu gerektirmektedir. Benim sık sık dile getirdiğim sistematik müzikoloji veya Çağdaş Müzikoloji’nin bilimsel amaçlarından biri bu olmalıdır: Çokkültürlü ortamın bilimsel müzikoloji anlayışı. Özgür, araştırmacı, özgün, saygılı, evrensel gelişimci ve şüphesiz bütüncül toplumcu olmalı.
Bu problemi ele almak uzun zamandır bana sorulan “müzikolog kimdir?” sorusuna da cevap vermektedir. Müzikolog, bütün öğretim elemanları müzikoloji bölümünden mezun olup ve her biri kendi alanında yetkinliğini ispatlamış öğretim elemanlarından derslerini aldıktan sonra müzikoloji bölümü mezunu olup, müzikoloji alanında araştırmalar yapan, makaleler yazan, müzikoloji problemlerine çözüm üreten, müzikolog-kamu oyu tarafından müzikolog olduğu kabul gören kişidir. Bu tanımın dışında realiteye baktığımız zaman müzikolog, “müzikle ilgili her şeyi iyi bilen adam” değildir (şüphesiz bilgisi oranında değeri yükselir); müzikolog, kendisine araştırma alanı olarak seçtiği konuları iyi bilen, araştırma yapan, problemlere çözüm üreten kişidir (bu bir değerdir).
Müzikoloji, müzikolog, müzikoloji bölümü hakkında ideali ortaya koymaya çalıştım. Bu köşe yazısına bu kadar sığdı. Diğer yazılarımda da sık sık dile getirdiğim “Müzikolojide birleşelim” çağrısının bir parçası, müzikolojide bulunduğum süre içinde daima benim dertlerimden biri olmaya devam edecek.