LAZKİYE, bu günlerin manşet haberi oldu. Lazkiye Suriye’de bir şehir. Niçin manşet oldu? Birkaç gün önce MİT tarafından Suriye-Lazkiye’de bir terörist elebaşı yakalandı, Türkiye için uluslararası önemli bir başarı, tebrikler.
Lazkiye’nin Dünya müzikolojisi veya Türk müzikolojisi ile ilgisi ne? Yerel müziği dışında tarih açısından bu soru.
Hemen belirtelim, Lazkiye bizim tarihimizde Türklerin yerleşim yerlerinden biri olmasının yanısıra Mevlevihanesi ile ilgili. Lazkiye Mevlevihanesi’nin açılması da Halep Mevlevihanesinin açılması da Divane Mehmet Çelebi (ö. 1544) tarafından gerçekleştirildiği kabul edilir. Zamanın müzisyenlerinin yetişmesinde, müzik kültürünün yaygınlaşmasında konservatuarlar gibi hizmet veren yerlerden biri idi Lazkiye Mevlevihanesi. Lazkiye’de Kozluk ve Vakıf köylerinin gelirleri bu mevlevihaneye vakf edilmiş XVI. Yüzyılda. İslam Ansiklopedisinde yazdığına göre.
Lazkiye, bir de Mehmet Ladiki açısından önemli. Bazı araştırmacılarca Mehmed Ladiki’nin nisbesinin şimdik Samsun-Ladik’ten mi, yoksa Suriye Ladiki’den mi geldiği karıştırılmıştır. Arapça eserlerinden dolayı bazı Arapça ansiklopedilerde Arap müzik teorisyeni olarak anılır. Batılı yazarlarda da bu yaklaşım görülebilir.
Bilindiği üzere Mehmet Ladiki, XV. Yüzyılın önemli müzik teorisyenlerinden biridir. D’Erlanger’in ilgilendiği biri müzik teorisyeni. Yalçın Tura’nın konuya dikkat çekmesiyle hayatını yazmaya karar verdiğimde çok az bilgi vardı. Bilinenler şundan ibaretti: Mehmet Ladiki, Arap müzik teorisyeni, Lazkiye’li, XV. Yüzyılda yaşamıştır. Müzik teorisiyle ilgili iki Arapça kitabı vardır: Zeynül-elhan ve Kitabül-Fethiyye.
Araştırmaya bu bilgilerle başladım. Zeynül-elhan’ın Türkçesi olduğu da biliniyordu. Tercüme edenin adı veya kim olduğu bilinmiyordu ama eserde “dostlarımın isteği üzere bu eseri tercüme ettim” yazıyordu. Ama bu eseri bir başkası Türkçe’ye tercüme etmiş olabilirdi. Adına rastlarım belki diye onlarca Süleymaniye Kütüphanesi yazmalar fişlerini taradım. Sonunda yeni bir bilgi buldum. Zübdetül-Beyan fi ilmil-mantık (: Mantık biliminde özet açıklama) adlı yazma ilk Türkçe kitabına rastladım. Yazar Mehmet Ladiki, Türkçede mantıkla ilgili bir eser olmadığını açıkça adını vererek bu eseri kaleme aldığını belirtiyordu. İÜ Arap-Fars öğretim elemanı rahmetli Prof. Nihat Çetin hocamla durum değerlendirmesi yaparken, bana bu kişinin kesinlikle Türk olduğunu, Arap olsaydı Türkçe kitap yazmazdı dediğini hatırlıyorum. Yılların birikimini benimle bir çırpıda paylaşmıştı. O sırada uğradığım M. Bardakçı evinde bana onun 1510’larda yazılmış eserinin bir nüshasını gösterdi. Böylece Mehmet Ladiki hakkında ilk makalemi yazdım, E.Ruhi Üngör bu makalemi yayınladı (1999, Musiki Mecmuası).
Yeni bulgular ışığında neler yazdım. Öncelikle Lazkiye, kelimesinin Arapça nispet eki aldığında “Lazkiyevi” olacağını belirteyim, bu nedenle Mehmet Ladiki, iddia edildiği gibi Lazkiyeli olamaz. Yazmalarda yazarın nisbesi “Laziki” yazıyor. Kelimenin yazımında D-Z telaffuz değişikliği olağandır. Böylece Ladik’ten olduğu, 1455 yıllarında doğduğu söylenebilir. II. Beyazıd’ın o zamanlar Amasya sancağında şehzade bulunması, ailesinin teşviki ve okuma arzusu ile Mehmet Ladiki, 13 yaşlarında İstanbul medreselerine gelip yüksek eğitimine devam ediyor. Fatih zamanında 1452’de Bursa’ya gelip, Mecelle fi-ilmil musiki (: müzik ilminde esas kitap) adlı eseri yazan ve İstanbul fethinden sonra Fatih’in kurduğu Sahn medreselerinde ölümünden bir yıl öncesine kadar hoca olan Fethullah Şirvani’nin (ö. 1475, Şirvan) İstanbulda öğrencisi oluyor, muhtemelen 1465-70 arası. Sonrasında II. Bayezid padişah oluyor ve İstanbula geliyor (1481). Bu sıralarda yirmi beş yaşlarında olduğu varsayılan Mehmet Ladiki, padişahın etrafında yer alan müderrislerden biri. Medresede hocasının yerine müderrisliğe geçişini sağlayan mantıkla ilgili ilk eseri Türkçe yazdıktan sonra, Arapça bilmediği dedikodusu çıkarılıyor. Bunun üzerine II. Bayezid’in müzikle ilgisini fark ettiğinden Zeynül-elhan (: müziğin süsü) adlı Arapça müzik teorisini yazdı (1482). Sonra dostlarının isteği üzere Türkçesini (1483), bir yıl sonra da Balkan fetihlerine katılan II. Bayezid için dönüşünde, 1484 tarihli Risaletül-Fethiyye fi ilmil musiki (: müzik ilminde fetih risalesi) adını verdiği Arapça eserini yazdı. Eserinin istinsah edilen ikinci 1510 tarihli nüshasından dolayı bu tarihten sonra öldüğü kabul ediliyor. Aslında ölüm tarihi net bilinmiyor. II. Bayezid ve Yavuz zamanında müderrislik yapmış olmalı. Bir diğer problem de babasının adı Abdülmecid mi Abdülhamid mi olduğu idi, Abdülhamid’tir.
İslam Ansiklopedisinde Mehmet Ladiki’nin eserlerinde zamanın müzik teorisyenlerini “cedid” yani yenilikçiler ve “kadim” yani eski teorisyenler olarak ikiye ayırdığı yazılmamıştır. Oysa bu tespit Türk müzikolojisi için çok önemlidir. 1483’te saraydaki müzisyenlerin iki gurup halinde görüş farklılığından dolayı kavgasını yansıtmaktadır.
Maalesef pek çok yerde “Çelebi”, yani okumuş kişi anlamında bu lakabla yazılmış, çünkü Mevlana ile akrabalığı yok. Akademik tarih metodolojisi açısından baktığımızda adının doğrusu sadece “Mehmet Ladiki” olmalıdır.
Lazkiye’de MİT başarısı, şehrin bize Müzikolojide’ki veya Müzik tarihindeki önemini hatırlattı.