Bugünlerde Kantemiroğlu’nu okuyorum, Cem Behar’ın kaleminden Kan Dolaşımı (2017) adlı eserinden. Konuya önemli değerlendirmeler, görüşler ve teorilerle yaklaşmaktadır. Önemli bir kitap, araştırma. Dikkat çeken teorilerinden biri eserin yazım tarihi ile ilgili.
Bilgiyi yaygınlaştıran araçlar vardır. Televizyon, gazete, dergiler, ansiklopediler, internet gibi. Ancak yanlış bilgiler de bu araçlarla yaygınlaşıyor. O zaman gerçek araştırmacı, bir araştırmada bütün verileri elde etmek zorundadır. Yoksa çıkarılacak sonuçlar eksik olur, gerçek bilime hizmet etmez. Mesela 25 yıldır Türkçe edvarların bir kronolojisini yapmağa çalışıyorum. Bununla ilgili bir kaç makale yazdım. Benden önce hiç kimse o edvarlardan bahsetmemişler diyebilir miyim, hayır diyemem. Ama doğru kronoloji olmadığı için zaman zaman hatalı ifadeler kullanıldığını görünce bilinen edvarların doğru bir kronolojisini yapmanın önemli olduğunu gördüm. Ayrıca hazırladığım kronolojide bilinmeyen bazı yeni edvarları ekledim. İlk makalemi öyle yayınladım. İkinci makalemi bazı ilavelerle yayınladım. Yetmedi, bir kaç köşe yazısında bulunan yeni edvarlardan bahsettim. Maalesef doğru bilginin istenen hızda yaygınlaşamamasından şikayet ediyorum. Bunu öncelikle gerçeği ortaya koymaya çalışan araştırmacı yazarın sorunu olarak görmüyorum, yani bu sorun yazısı yeterince duyurulmayan yazar kişinin sorunu değildir; ama yeni bir gerçeği ortaya koymaya çalışan araştırmacı yazarın sorunudur, çünkü yeni bir yazı ortaya koyarken yazılanları bütünüyle görmek ve takip etmek zorundadır.
Kantemiroğlu’nun eserini yazdığı tarih önemli. Bütün edvarların eserlerini yazdıkları tarihler önemli. Geçen yazımda Yusuf Kırşehri’nin eseri üzerinde durmuştuk ve orada da eserlerin yazılış tarihleri üzerinde titizlikle durulmuştu. Onun bir ekol olduğu ancak dikkatli bir kronolojiyle anlaşılabildi.
Cem Behar, kitabının bir yerinde (Behar, Kan dolaşımı, s. 163) diyor. Edvar kronolojisiyle uğraşma sebeplerimden biri buydu. Araştırmacıların fikirlerini inşa edecekleri bir liste yapabilmek benim amaçlarımdan biriydi. Bir kaç makalemde Türkçe müzik teorileri kronolojisi yayınlamış, listelemiştim. Ve genellikle Kantemiroğlu II. Ahmed’e eserini yazdığı kabul edildiği için eserini 1692’lere yerleştirmiştim. Eğer onun iddia ettiği gibi Kantemir eserini III. Ahmed (salt. 1703-1730) zamanında yazmışsa ve yukardaki tespitle birlikte XVII. Yüzyıl boyunca Türkçe musiki eseri de yazılmamış demektir. Oysa kronoloji listelerinde görüleceği üzere M.N.Uygun’un bastığı Tirevi’nin Musiki Risalesi (2016) var. Tirevi’nin 1675 tarihli en eski nüshası XVII. Yüzyıla aittir. Yine yayınlanmış bir Ruhperver (2008) var, yayınlanmış Çengi Yusuf Dede Edvarı (2015) var, 1625’lere tarihlendirilen. Kan Dolaşımı adlı eserle aynı tarihte yani 2017’de yayınlanan 1642 tarihli edvarı (2017) elde etmek için internette gezinmek yeterlidir. Bazı köşe yazılarım Türkçe musiki teorisi üzerinedir. Doğru bilginin yaygınlaşması sadece yayın organlarına değil biraz da araştırmacıların çabasına ve makalelerine özen göstermelerine bağlıdır. Maalesef biz de bundan şikayet ediyoruz. Behar’ın Kantemiroğlu’nun eseri için ileri sürdüğü tarih doğruysa benim de kronolojiyi yeniden düzenlenmesi gerekecek demektir.
Benim araştırmama göre, Behar söylediklerinde özellikle XVI. Yüzyılın ikinci yarısı konusunda haklıdır. Yani (Behar, Kan dolaşımı, s. 163) kısmıyla on altıncı yüzyılın sonuna kadar olan zamanı kastediyorsa tamamen haklıdır. XVII. Yüzyıl için bu tespit yeniden değerlendirilmelidir.
Behar, yine şu konuda haklıdır (Behar, Kan dolaşımı, s. 17). Bilgi kirliliği şikayetini İlber Ortaylı’nın Semavi Eyice’yi tanıttığı bir programda da duymuştum. Galiba bir çok araştırma alanının problemlerinden biri bilgi kirliliği. Müzikologlara büyük iş düşmektedir. Bu noktada Ruhperver (Leiden, 1175) adlı Türkçe edvarı ele alalım. Behar, son derecede titizlikle yazdığı Kan Dolaşımı (2017) kitabında Hakan Cevher’in yayınladığı Ruhperver (2004) üzerine fikirlerini yazıyor, diğer 2008’deki baskıyı dikkate alamamışsa veya almamışsa bilginin yaygınlaşmasında yada bilginin araştırılmasında bir sıkıntı var demektir. Oysa bu eser yayınlanmadan bir kaç yıl önce Fazlı Arslan, İslam Medeniyetinde Musiki (2015, s. 190) adlı kitabında Ruhperver’in 2008 baskısı üzerinden hareket ederek eserin Meragi’ye ait olduğu iddiasının çürütülmüş olduğunu anmaktadır. Ruhperver’in 2004’deki baskısında bulunan eser hakkındaki iddialara 2008’deki baskıda eleştiriler ve cevaplar ve ayrıca sayfa 73 dipnot beşinde 2004’te yayınlanan esere tam künyesiyle atıf vardır. Türkiye’nin sanat musikisi alanının ilk profesörü olan Prof. Dr. Hakan Cevher’in yayınladığı Ruhperver (2004) onun alana yaptığı pek çok hizmetlerinden sadece biridir, bunu da unutmayalım. Hem onun yayını, ardından bizim yayınımızın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen Leiden yazmaları online kataloğunda (erişim tarihi 01.08.2018) eserin yazarı hala Abdülkadir Meragi gözüküyor. Bu durum Farmer’la başlayan bir yaygın yanlışa karşı gerçeğin ne kadar yavaş yayıldığını göstermektedir. Araştırmacı müzikologlara önemli görevler düşmektedir.
Bayram geliyor.
Klasik Türk Musikisi Döneminin en önemli besteci hanendelerinden Itri’nin ilk müzik eğitimi hocalarından Yeni Camii İmamı, bestekar Küçük İmam Mehmet’in öldüğü (6 Mart 1675; bk. Mustafa Itri Panaroması, s. 155; bazı araştırmalarda görülen 1674 yılı hatalı hesaplamadan kaynaklanmaktadır) bayramdır, bu bayram. Yani bir yerde Küçük İmam’ın (h. 9 Zilhicce 1085) hicri takvime göre 343’üncü ölüm yıldönümü.
Yeni Türkiye’nin ilk Kurban Bayramı geliyor.
Müzik gibi güzel sanatlar bir ülkede ne zaman bayram yapar? Müzikoloji buna cevap veriyor, ekonomik dalgalanmanın en az olduğu ülkelerde gelen bayram müziğin de bayram yapmasına sebep olur ama geçici. Ancak geliri, giderinden fazla olan ülkelerde müzik sürekli bayram yapar. Geliri, giderinden sürekli yüksek olan bir ülke temennisiyle.
Hepinize iyi bayramlar dilerim.