Ötekileştirme bir sosyolojik kavram. Anlamı, aynı toplum içinde olanlardan bir kısmının kendini üst kültür olarak veya başka değer yargıları etrafında kümelenerek diğerlerini veya toplumun bir kısmını dışlamasına ötekileştirme, maruz kalanlara ötekileştirilmiş diyoruz. İçerde dayanışma yaparak, dışarıya karşı, haklı haksız ayrımı yapmaksızın birlikte hareket ederek diğerlerini görmek istememektir. Kilikleşmek, gruplaşmak ve karşısındaki yokmuş gibi haklarını gasbetmek, onlara haklarını teslim etmemektedir.
Adam bir tez ortaya atıyor: Heavy Metalciler Ötekileştirilmiştir. Yani araştırmaya göre Heavy Metalciler, diğerleri tarafından ötekileştirilmiş. Araştırmayı okuyorsun, bildiğimiz rekabet kuralları gerekleri ile karşılaşan Heavy Metalcileri, rekabet mantığıyla anlatmıyorsunuz da “ötekileştirme” sosyolojik terimiyle anlatıyorsunuz; böylece Heavy Metalciler ötekileştirilmiş oluyor. Bu bilimsel bir makale sayılıyor, YÖK nezdinde. Çünkü YÖK kurallarına uygun kriterlerle yayınlanmış. Araştırmacının ne dediğinin bir önemi yok. Oysa araştırmada sunulan bu rekabet bütün türlerin karşılaştıkları bir olgudur, bu rekabet ortamında karşılaşılan piyasa mücadelesine sosyolojik ötekileştirme denemez. Onur Güneş Ayas’ın Müzik Sosyolojisi kitabında böyle bir şey görmedim. (Bu arada belirteyim, yapılan araştırma bu yazının eleştiri hedefi değildir, YÖK’Ün bilimsel kriterlerinin sorgulanmasıdır).
Diğer taraftan Türk musikisi ile ilgili yazılan onlarca makale, sahipsiz kalan bir alan olduğu için, akademik ölçülere uygun olmasına rağmen, yeni çıkan YÖK kriterlerine uymadığı için ortada kalıyor, bilimsel sayılmıyorlar. Bu mu akademik ilerleme, akademik kaliteyi yükseltme? YÖK akademik kaliteden bunu mu anlıyor? Akademik kriter her yıl değişir mi? Var mı böyle saçma bir şey?
YÖK bazı alanlar için özen gösterirken, bazı alanları görmezden mi geliyor? Yapar mı böyle saçma bir şey?
Biliyorum bu söylenmeler birileri tarafından dikkate alınacak, ancak birçok akademisyen için iş işten geçmiş olacak. Onlarca akademisyen yine geciken adaletle karşı karşıya kalacaklar. Çünkü Türk musikisi için devletin kulağı yıllardır sağır. III.Selim’den itibaren devletin/bürokrasinin gözünde değer kaybına uğramış, hala da uğramaya devam ediyor. Konservatuvar kurması 75 yıl aldı. Ülkede bir Türk musikisi olduğunu 75 yıl görmedi, duymadı. Çanakkale’yi anma vakti yaklaşıyor. Yakında dini günlerde de biraz gözükürüz. Biraz sahne vermekle Türk musikisinin/müziğinin sırtı okşanır, hepsi o kadar. Oysa Türk musikisinin/müziğinin ne kadar güçlü bir toplumsal kaynaştırıcı olduğunu da gördük. Görmesek de gerçek gerçektir. Bu yeni bir keşif değildir, yıllardır böyledir.
Bence Heavy Metal’in ötekileştirmesinden söz etmek anlamsız, çünkü böyle bir şey yoktur, ama Türk musikisi yıllardır ötekileştirilmiştir. Konservatuvarı da, akademisi de, yayınları da, teşvikleri de aynı muameleye maruz kalmaktadır.
Ötekileştirmenin yaşanmadığı bir bilimsel Türk musikisi/müziği ve müzikoloji platformu dileğimle.
18 Mart Çanakkale zaferi dolayısıyla, bütün şehitlerimize rahmet dileğimle saygılar.