Makedonya’nın Usküp şehrinde "Aya Kiril ve Metodi" Universitesi, Pedagoji Fakültesi, Müzik bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Aida İslam’ı tanımamanız normal. Türk basınında adı bir kaç yıl öncesinde duyulmaya başladı. Makedonyalı bir müzikolog meslektaşımız. O Üsküp’lü bir akademisyen ve bir piyano öğretmeni, aynı zamanda Balkan Yerel Müzik/ Türk müziği araştırmacısı. Sadece Üsküp’te değil, Atatürk'ün dedesinin doğum yeri Kocacık yöresinden geleneksel türküler derledi ve onları bir CD olarak yayınladı.
Makedon müzikologlardan Prof. Dimitri Bujarovski onu şöyle tanıtıyor:
“Makedon müzikolojisi, teorik ve edebi yazınını oldukça zenginleştiren kimi yeni ve değerli isimler ortaya çıkararak yeni milenyuma adımlarını atmış oldu. Bu isimler arasında Aida İslam özel bir yer alıyor. Özellikle son birkaç yıl içerisinde gerçekleştirdiği birtakım değerli çalışmaları yanısıra, Balkan müzik kültürünün olduğu gibi Makedon müzik kültürünün de biçimlendirilmesini etkileyen ve Osmanlı dönemine ait Türk makamı, usulu ve müzik biçimlerini ele alan ‘Türk müziğinin ses sistemi’ kapsamlı çalışmasıyla dikkatleri üzerine topladı.”
Bu yazımda Aida İslam’ın Türkiye’de tanıtımı biraz gecikmiş bir kitabından söz edeceğim.
Kitabının Türkçe adı "Makedonya Piyano Sanatı ve Pedagojisi". 2011 yılı başında çıktı. Bundan beş sene önce. Kitabının önemi, ilk defa olarak Makedonya'da yaşamış piyano sanatçıları hakkında böylesine bir çalışma yapılmış olmasıdır. 1940-50 yıllarından bu tarihe kadar ad yapmış ve piyano tarihinde iz bırakmış en önemli piyanistlerin biyografileri, gastelerde çıkan referansları, özel arşivlerden elde edilmiş fotoğrafları ve onları tanıtacak ayrıntılarla ele alınmıştır.
Kitaba bir takdim yazan Prof. Dimitriye Bujarovski şöyle diyor:
“Müzikolog ve müzik yazarı Aida İslam, Makedon piyano sanatı ve pedagojisi adlı kitabıyla önemli bir araştırmacı olarak kendini tanıtmakta ciddi bir adım daha atıyor. Müzikolog ve müzik yazarı diyoruz, çünkü Aida İslam gerçekleştirdiği bu çalışmasında çağdaş bir yaklaşım sergiliyor ve ayrıntılı incelemeler içeren metodolojik yöntemini uygulayarak gerçekleştirdiği araştırmalarının sonuçlarını, teorik söylevin içerdiği terminolojik tuzaklarla baş yoldurtmadan geniş kitle okurlarına sunuyor ve ilginç ve anlaşabilir uslupla konuyu tanıtıyor. Böyle bir ikililiğin uzun vadeli bir önemi vardır. Çünkü bu kitap bir yandan Makedon piyano sanatının gelişmesi konusunda ciddi bir teorik yaklaşımla toplanan ve tertiplenen oldukça önemli veriler, Makedon müzik kültürünü inceleyecek olan gelecek nesil araştırmacıları için esas örnek kaynağını oluşturuyor ve diğer yandan çağdaş Makedon müzik kültürünün temellerinin atıldığı ve elbette kahramanlık denilebilecek bir döneme ait olayları ve kişileri ele alan bu eseri aynı zamanda dönemin çağdaşları için güzel anıları uyandıran keyifli bir lektür kitabıdır. Bu temellerin kurulmasında baş rolü piyano ve piyano sanatçıları oynadı. Buysa, bir asır öncesine kadar müzik geleneğinin hem maddi hem manevi açısından ağırlıklı olarak Oryental özellikleri olan, Makedon müzik kültürünün batılılaşmasını yansıtan bir sembolünü oluşturuyor. Bu yüzden daha sembolik bir gerçektir ki, bu milenyumda Makedon müzik kültürü, dünya konser sahnesine asıl girişini piyano sanatı ve kitabın son bölümünde yer alan piyano santçısı Simon Trpçevski’nin sayesinde sağlamış oldu. Genelde son olarak yazan daha önceden yapılan bütün araştırmalardan ve kaynaklardan yararlanma avantajını yaşar. Bu anlamda Aida İslam, sadece öncesinde elde edilmiş bilgilerin toplamını ortaya atmakla yetinmiyor. O, bu bilgilerin pek yakında yitirme olasılığı karşısına geçiyor ve imzasını attığı bu muazzam projeyle kapsanan yeni verileri bizzat kişisel kaynaklardan ve gerçekleştirdiği görüşmeler sonucunda elde ettiği görüşleriyle, ufukları genişleterek, bir merdiven yukarı daha tırmanıyor. Kitapta yer alan oldukça büyük miktardaki veriler özetlenerek çok tutumlu bir şekilde düzenlenmiştir. Kuşkusuz ki eserin yazarı Aida İslam’ın bu hevesli çabası kapsadığı pedagog ve sanatçılara ve sayısına da yansıyor. Kariyerlerinin ayrıntılarına kadar inerek, mesleki hayatları boyunca gerçekleştirdikleri çalışmalarının tasnifini genelde çağdaşları tarafından yapılan eleştirileri aktararak özetliyor ve konuya taraf tutmadan büyük bir dikkatle yanaşıyor. Aynı şekilde, her birey için sunulan veriler hacminin daha çok kaynak imkanlarına bağlı olduğu bellidir. Bu kapsamlı çalışmanın herhangi bir sınıflandırma ya da derecelendirme listesine bağlı olmadığı ve böyle bir durumu da asla hedeflemediği apaçıktır. Bu arada, yeterli bir tarihsel mesafenin sağlandığının altını çizerek, bu kitabın Makedon müzik kültürünün, nesnel (objektif) bir yaklaşımla, yeniden yapılanması ve tanımlanması konusunda büyük katkısı vardır . Özellikle betimlenen olaylar ve kişilere ait 211 fotoğrafı içeren zengin görsel malzeme, kitabın özel bir hazinesini oluşturuyor ve kitaba bir fotoğraflı monografya mahiyetini kazandırıyor. Verilen fotoğraflar, Makedon piyano sanatının, müziksel, kültürel ve toplumsal ortamının yansıttığı bileşik ve dinamik bir belirtisi olduğunu tasdikliyor ve dolayısıyla bu ortamda piyano sanatı sadece kendini geliştirmiyor, o aynı zamanda çağdaş Makedon müzik kültürüne temel adımını veren bir metronomu teşkil ediyor.”
Yazarın kitaba yazdığı önsözde ise yazdıklarını şöyle özetliyor:
“Batı menşeli bir enstrüman olan ilk piyano belirtileri Makedonya’da XX. y.y.’ın başlarına dayanıyor. Malesef ilk piyanonun nerede ve ne zaman belirdiğine dair kesin bilgiler yoktur. İki dünya savaşı arasındaki dönem içerisinde, hızlı bir gelişme yaşayan Makedon kültürününün avrupalılaşma sürecinde, bilhassa kent kültürünün bir sembolü olarak nitelendirilen bu enstrümanın önemli rolü vardır. Müzik, genel kültür geleneğinin bir parçası olarak batılı özellikler almaya başlıyor. Müzik kültürüne ait bu dönüşüm süreci ilk uzmansal müzik eğitim enstütülerin kurulmasıyla sağlanıyor. Bu enstitüler aracılığıyla, başta piyano sanatı olmak üzere çağdaş reprodüktif sanatının temelleri de atılıyor. Profesyonel müzik enstitülerinin gelilşmesiyle birlikte, gelecekte Makedon piyano okulunun (öğretiminin) kalkınmasına ve tanımlanmasına katkı sunacak olan müzik kadrosunun yetiştirilmesi de sağlanmış oluyor. Bugün, dünyanın ad yapmış konser salonlarında sahne alan bir dizi üretken sanatçının performansıyla Makedon piyano sanatı saygın bir konum sağlamış oldu. Kısa bir süre içinde, nispeten yeni bir sanat dalının bu şekilde hızla gelişmesi, Makedon piyano sanatı ve pedagojisinin gelişim yolunu izleyen, daha kapsamlı veriler içeren bir kitap yaratmak için ilham kaynağını oluşturdu.... Piyano sanatının kuruluş dönemine adanan birinci bölümde, esas mesleki müzik eğitim kuruluşları ve pedagojik kadrosuna yer veriliyor. Her iki öğe gelecekte olası profesyonel müzik kadrosunun yaratılması açısından çok büyük bir role sahiptir. Neticede, bu eğitimin ürünü olan genç piyanistlerin başarılı performansları, bugün Makedon piyano okulunun dünya çapında başarılı tanıtımını sağlamış oldu.... Devamla, bu topraklarda çağdaş piyano sanatının kurucuları olan ve sanatsal ile pedagojik çalışmalarına yıllarını adayarak, bu sanatın gelişmesinde iz bırakan piyano sanatçılarının portreleri yer alıyor. Piyanist sayısının çok olması ve tüm sanatçıları kapsaması bir kitap içeriğinin aşılabilme ihtimalinden hareketle, sadece 60’lı yıllara kadar doğan sanatçılar tanıtılmıştır. Hayatları ve kişilikleri anlatılan şahsiyetler doğum sırasına göre kronolojik şekilde sunulmuştur. Dünyanın en prestijli konser sahnelerinde kendi performanslarıyla Makedon piyano sanatını doruğa ulaştıran piyanist Simon Trpçevski’nin portresi” bunlar arasındadır.
Batı Dünyasında Makedonya’nın piyano başarılarını görmek için bu kitabı, ve daha çok da Balkanlarda Türk müziği mirasını görmek istiyorsanız müzikolog Prof. Dr. Aida İslam’ı takip etmelisiniz.
* * *
Bahsedeceğim ikinci kitabın ipuçlarını geçen hafta vermiştim. Ünlü bestekar hanende Itri Mustafa hakkında dedikodular diyerek. İşte o sorular:
Itri saraya hangi meslekle girdi? Neden ve niçin IV.Mehmed'e nedim seçildi? Bestekârlık hayatı kaç döneme ayrılır? Itri mahlasını neden ve ne zaman aldı? Şiirleri hakkında yazılanlar ne kadar doğrudur? Neva Kar bestesi acemilik mi yoksa ustalık dönemi bestesi midir? Ne zaman bestelenmiş olabileceği bilinebilir mi? Mevlevi'liği ne kadar doğrudur? Segah Mevlevi ayinini ne zaman bestelemiş olabilir? Itri'nin saz eserleri var mıdır? Nasıl olabilir? Yoksa neyzen miydi? İlk besteleri hangi makamlarda yapılmıştı? Makam tartışmaları içinde yeri neydi? Sultaniırak makamı onun zamanında mı ortaya çıktı? Esad Efendi niçin sesine 'ahenksiz' demişti? Günümüzdeki bestelerinden hangilerinin ulaşım zinciri sağlamdır? Meşk ile aktardığı eserler var mıdır?
Şimdi bu soruları meraklılar için çoğaltalım: Itri ne zaman doğmuş olabilir? Itri kaç yaşında saraya girmiş olabilir? Hafız Post’la ve Küçük İmam’la dostluğu? Şair Nabi ile dostluğu ne zaman başladı? Itri mahlasıyla şiir yazmaya başlamasında Nabi’nin rolü oldu mu? Enderun’da müzik muallimliği yaptı mı? Esirciler Kethüdası oldu mu? Saraydan gıda yardımı aldı mı? Niçin? Edirne’de bulundu mu? Gazi Giray ile ilişkisi neydi? Niyazi Mısri’nin şiirini besteledi mi? Bazı bestelerin Itri’ye mal edilmesindeki sebep nedir? Ölüm tarihi bilinen Itri’ye atfedilecek bir Itri haftası ne zaman kutlanabilir?
İşte bu dedikoduları yani soruları ve cevaplarını yeni çıkan bir kitapta bulacaksınız.
Recep Uslu "Mustafa Itri Buhurizade Panoraması", ISBN: 978-3-639-81013-4, yayıncı Türkiye Alim Kitapları, kitap türü: e-kitap, sipariş sitesi: www.morebooks.de Online satın alabiliyorsunuz, paypal veya visa ile ödeme yapabiliyorsunuz. Bu günden itibaren on gün içinde indirimlerle alabiliyorsunuz. Basım yılı çok taze.